Aydın Alp

Aydın Alp

Corona öncesi okul diyalogları (2)

Corona öncesi okul diyalogları (2)

Tabip Hoca; bir anlık boş bulundu, seçimleri kazanmama sebep oldu, dedi. Anlatım bozukluğu dedim. Bana, bir sanatçının adını anarak: ”İnsanların sağlığı açısından bir daha şarkı söylemeyeceğim!” dediğini, öğretmen arkadaşlar olarak benden de o cesareti beklediklerini (susmamı kastediyor) söyledi!

*

Nisanın güneşli bir gününde Abdullah Hoca; Ahmet Benice, şapkasını çıkardığına göre bahar gelmiştir artık, dedi. Ben bak kısa gömlekle geliyorum, beni niye söylemiyorsunuz, dedim. Bana, senin bütün elbiselerini çıkaracağın zamandır (ölümü kastediyor) da ondan, dediler!

*

Köyde imece usulü çalışmaya gideceklerken içlerinden biri bakıyor ki orağı yerinde yok. Herkesin yüzü aynı anda onlarla çalışmaya gelen köyün hırsızına dönüyor! Herkesin kendisine hışımla baktığını gören hırsızın boynu bükülüyor. Sonra orağın çalındığını söyleyen adam, orağın yerini değiştirdiğini anımsıyor. Gidip orağını alıp geliyor. İnsanlar da suçlandığında boynunu büken hırsıza haklı olarak soruyor: Sen niye ben çalmamışım demedin? Hırsız; valla, siz öyle bir ağızdan söyleyince ben de kendimden şüphelendim! Olur ya belki de çalmışımdır, dedim!

*

Semtimizde güzel bir bahçesi, locaları ve kapalı mekânı olan, kendi mangalınızı da yakabildiğimiz, içilen bir yerdeyiz. Ben, Tabip Hoca Ve Orhan Hoca; gecenin bir saatinde kalktık. Mekânın arabalarımızı park ettiğimiz kısmına yöneldiğimizde, iki araba arasında kalan, dar bir kısma, biri arabasıyla ustura gibi girdi. Ben de, hey be, tam da benim gibi girdi, dedim! Arabayı kullanan top sakallı indi ve bana, hocam beni, tanımadınız mı, dedi. Bana yaklaşınca, elimi öpmek için eğildi. Ben buna izin vermedim. O loşlukta, hocam beni tanıdınız mı, dedi. Ben de hafızam pek olmadığından her zaman yaptığım gibi, bozuntuya vermemek için, hangi dershanede öğrencimdin, dedim. Kahkahayı patlattı. Dönüp öğretmen arkadaşlarıma, bakın hele ben öğretmenlik yaptığı lisede onun müdürüydüm. Bana hangi dershanede öğrencimdin, diyor. Sonra hep beraber güldük. Okul açıkken top sakallı değildi. Sonra yaz gecesi, yarı karanlıkta, onu öyle top sakallı görünce, elimi de öpmeye yekindiğinden büyük olasılıkla dershanede öğrencimdir diye düşündüm. Baltayı taşa vurduk! Öğretmen arkadaşlar sonraki günlerde bunu öğretmen odasında anlatıp durdular!

*

Hocamız hapşırdığında, çok yaşa, dedim. Menderes Hoca gözlerimin içine bakarak, bence tadında yaşamak, çok yaşamaktan iyidir, dedi. Sonra ortamı yumuşatmak için olabilir, yazınızı okudum, dedi. Ben de öğretmen arkadaşlarıma “Kardeşin duymaz, eloğlu duyar!” dedim. Ekledim; Ahmet duymuyor, Ayşe duymuyor; Corc duyuyor, Elizabeth duyuyor, dedim. Menderes Hoca, benim gürültücü olduğumu ima ediyor, çok duyuyoruz, çok duyuyoruz! Sorun da orda, dedi.

*

Öğle arasında, dershane öğrencim ve şimdilerde okulumuzun Türkçe Hocası Kardeşim Tabip: “Aydın Amca, sana çorbanı hazırlayayım mı, ekmeği de içine doğrayayım ki sen karar verinceye kadar ekmekler yumuşasın!” (Bana yaşlı demek istiyor!) Ejder Hoca, niye Aydın Dede demiyorsun, dedi. Tabip Kardeşim de alıştıra alıştıra diyelim, dedi. Sonra Ejder Hoca, biliyorum biz de yaşlanacağız. Bize çattıklarında bari hak edelim. Ahmet Hoca, zaten Aydın Hocanın tarihi adlarından biri de Noa Alp’tir, dedi. Ejder Hoca da biz Aydın Hocamızı yerde görmedik. Onun için beton mikserini getireceğiz, üzerine boşaltacağız ki heykeli çıksın!

*

Müslüm Hoca, eli incinen biri için, zeytinyağı birebirdir, dedi. Abdullah Hoca, Müslüm Hocanın göbeğine atıfta bulunarak, kuyrukyağını, zeytinyağıyla karıştırmış olmayasanız, dedi. Menderes Hoca da ben kan tahlili yaptığımda kanımdaki (trigliserit, kolestrol) yağ oranı çok fazla çıkmıştı. Bana, senin damarlarında şimdi kan yerine kuyrukyağı dolaşıyordur, dediler. Hep beraber, ağız tadıyla kahkahalar attık!

*

Benim kahkahalarımın üzerine Mesut Hoca: Toprağın altına girdiğinde de böyle gülesin! Ben de ona, kardeşim toprağın üstünde ne halt edebildik de toprağın altında edebilelim? Yerin üstünde her gelen kafamıza indirdi, bak ondandır başımızı koruyacak saç da kalmadı! Yerin altında zaten beyaz bayrak sallayacağız! Mesut Hoca, istesen de beyaz bayrak sallayamazsın! Seni beyaz bayrağa saracaklar, dedi.

*

Mesut Hocanın anlattıklarıdır: Murat; namuslu, yürekli, saf, mert, tipik bir Diyarbakır çocuğudur. Komutanı, ona bazen çok kızsa da onu oğlu gibi sever ve korur! Şimdi onun bir iki yaşanmış serüvenini anlatalım da olay biraz ete kemiğe bürünsün!

Komutanı bir gün ona oğlum git bana mutfaktan sinameki getir demiş. Murat, biraz sonra kapıyı çalmış ve komutanım getirdim, demiş. Komutan o ara meşgulmüş, evraklar arasında kaybolmuş haldeymiş! Komutan da onu iyice ıslattıktan sonra bir iyice döv, demiş! Bir müddet sonra Murat kapıyı çalmış ve içeriye nefes nefese kalmış halde girmiş. Onu iyice ıslattım ve dövdüm komutanım demiş. Komutan da onu şimdi de kaynar suda iyice haşla, demiş. Murat; komutanım, yazıktır, ama ölür, demiş. Komutan, kafasını uğraştığı işten kaldırmış ve afallamış halde sormuş: Kim ölür oğlum, demiş. Komutanım, bana benzet dediğiniz ve benzettiğim kapının önündeki Sinoplu Meki! Komutan telaşla kapıyı açıp dışarı çıkmış. Gözlerine inanamış! Askerin biri (Sinoplu Meki); ıslak ve yüzü gözü mosmor halde ve tir tir titriyor!

Komutanı Murat’ı karşısına geçirmiş ve birlikte yemek yiyecekler! Murat, zaten iştahlı ve bulsa bir kuzuyu bile midesine indirebilecek biri! Üstelik ne kadar çok yersem o kadar güçlü ve sağlıklı olurum diye düşünen biri. Komutanı onun iştahlı biri olduğunu bildiğinden: Oğlum sakın çekinme! Yiyebildiğin kadar ye, demiş. Murat yemeğe bir koyulmuş; tabaklarca yemek ve dört ekmeği mideye indirmiş! Komutan, şaşkınlıktan afallamış halde: Oğlum, sen nesin böyle, demiş. Murat da komutanına gururla ben yurtseverim, komutanım demiş. Komutanı da ona hastir lan, sen yurtsever değil, yurt yiyensin, demiş!

 

ÖMRÜ BİTİREN

Konuşmaya öyle susamışım ki

Dil, çocukluğunu yaşamak istiyor

Ah, şarkılar bırakmıyor yakamı

Dili de ağırlaştırıyor, yüreğimi de

Ah, çünkü şarkılar

Bir ömrü bitirebilir de.

Aydın ALP – YÜREĞİNİZİN KAPILARINI KIRACAĞIM (J&J-Yayınları-2019)

Yeni eğitim-öğretim yılına, öncelikle bu karın ağrısı coronadan kurtularak başlamayı diliyorum. Sonra çok çok özlediğimiz huzurlu, mutlu, eşit ve özgür bir hayat diliyorum. Sevgiler, saygılar ve sağlıcakla diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydın Alp Arşivi
SON YAZILAR