Av. Güler Koçyiğit

Av. Güler Koçyiğit

Gül ve Dut Mevsimi

Gül ve Dut Mevsimi

Sabah ilk iş Gazetenin Müdürü İlyas Beyi aradım, “Ders çalışmam gerekiyor, ödevlerim birikti. Çok sıkıştım, haftada iki defa yazı yazdığım Tigris Gazetesi'ndeki yazı günlerimi 20 Haziran'a kadar haftada bire düşürmem gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen.” dedim.

Çok anlayışla karşıladı ve “Tabi ki Hocam.”

Sonra Norşin’i aradım hani işin mutfağındakiler derler ya ! Bütün bu yazıları toplayan, dizayn eden yazı ekibinden. İlyas Bey mutlaka haber verir ama olsun belki “Güler Hoca, yazıyı yazdım, biraz sonra mail atacağım, diye mesaj atmadı hâlâ, niye acaba ?” diye düşünür bir an. O da “tamam hocam” dedi.

Ben de kendi işlerime koyuldum ancak içim biraz tuhaf oldu, kendimi mutsuz hissettim. Hava almak ve biraz rahatlamak için balkona çıktım ama yok, huzursuzum.

Hava çok güzel, pırıl pırıl aydınlık bir gün. Apartmanın önünde dar bir alanda da olsa bulunan çimenler ve güller insanın yüzüne gülüyor. Ohhh mis gibi her şey ama ben mutsuzum.

Sebebini biliyorum, yarınki yazımı yazmadım … :))

Ya okuyucularım ? Bir kişi bile takip ediyorsa, ona karşı bile sorumluyum… Ne o öyle “yoruldum, oynamıyorum.” der gibi. “Evet çok yoğun olabilirsin ama bu senin sorunun” dedim kendi kendime… Hemen geri içeri girdim, bilgisayarı açtım ve yazmaya başladım.

Balkondan etrafı izlerken, hem mevsim hem de ay olarak en güzel zaman içinde olduğumuzu geçirdim içimden. Her şey ne kadar da gülüyordu insana. Hava, güneş, güller, çimenler, ağaçlar… Her şey ne kadar da canlı, coşkulu.

E tabi Mayıs Ayı, diğer adıyla Gulan-Gülan … Tabiatın canlanmasının tavan yaptığı, güllerin bile bu ayda açmasından dolayı adının da  Gülan- Gulan-Gül ayı olması bundan.

Ha birde Tutlara(dutlara) tene düştüğü aydır bu ay.

Yani tene düşmekten kasıt ;  dutların ağaçta çok değil tek-tük,  tene tene, yavaş yavaş olgunlaşmaya yüz tuttuğu ve yendiğinde halk arasında teberiktir bu (armağan) denildiği aydır mayıs. Esas olgunlaştığı ay hazirandır doğru ama mayıs ayıda tene tene de olsa insanlara armağan verir…

O yüzden mayıs ayı güllerin açtığı,  d(t)utlara ise tenenin düştüğü mevsimdir.

Sanki bu sene her şey biraz buruk gibi ama olsun geçecek, her şey yeniden çok güzel olacak…

Biliyor musunuz eskiden bu ay bir de Çıx(k)arık Mevsimiymiş. Diyarbakır da eskiden pikniğe gidelim denmezmiş, çıxarığa gidelim denirmiş. Çünkü malumunuz bu aydan sonra Diyarbakır'ın sıcakları bir anda başlar ve var olan yeşil o kadar kısa sürede sarıya döner ki anlayamazsınız. Dolayısıyla bu aydan sonra çıxarığa gitmek pek zevk vermediğinden mahallenin bütün kadınları toplanıp özellikle bu ayda çıxarığa,  Gazi Köşkünün bulunduğu alana gider orada yer içerlermiş. (Çıxarığ halk arasında ne anlama geliyor bilmiyorum ama kelime anlamı taşlı yol demekmiş. Artık gidilen yerin öyle olmasından dolayı mı çıxarık denmiş yoksa başka anlamı var mı bilenler bize mutlaka ulaştıracaktır yine. Hep birlkte öğrenmiş olacağız.)

Bu ay bitti mi çıxarıxa gitmek de biter, bir yıl sonra tekrar gidecekleri zamana kadar bu çıxarıx mevsiminde yaptıklarını malzeme yaparak,  gülüp eğlenirlermiş.

Birçok hayırlı işe vesile olduğunu söylemeye de gerek yok değil mi ? En çok oğlu olan analar çıxarığa gitmeye can atarmış. Niyet belli, Diyarbakırın en güzel kızlarını bir arada görmenin bir diğer adı da çıxarıxa gitmekmiş…

Efendim niyetlerin iyi, yaşanmışlıkların gül ve dut mevsiminin adına yakışır bir şekilde olduğu güzel bir mayıs-gulan ayı olsun… Ramazan Ayının bitmesine de az kaldı. Tam t(d)utlara tene düştüğü zamanlarda fıtar (oruç olmama durumu) olacağız.

Tene düşen ilk duttan yerken bu sözü söylemeyi de unutmayın. Başım-dişim ağrımasın (ağırmasın). Eskiler öyle söylermiş.

Neden mi ? Onun teberik olduğuna inanırlarmış. Mevsiminde ilk kez yenen şey için böyle denmesi de usuldenmiş…..

SEVGİYLE …

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Av. Güler Koçyiğit Arşivi
SON YAZILAR