Selim Kaplan

Selim Kaplan

Hayali devleti tanıma yalanları

Hayali devleti tanıma yalanları

Selim Kaplan

Fransa Cumhurbaşkanı, 24 Temmuzda yaptığı açıklamayla, Eylül ayında, Filistin'i devlet olarak tanıyacağını duyurdu. Fransa’nın açıklamasından beş gün sonra, İngiltere’de Eylül ayı sonunda, BM Genel Kurulu'nda, Filistin'i devlet olarak tanıyacağını ilan etti. Daha bu iki ülkenin demeçlerinin mürekkebi kurumadan, Kanada Başbakanı da Eylülde yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda, Filistin Devleti’ni tanıma kararı aldıklarını açıkladı.

Bu demeçleri, zaman içinde, dünyadaki 150’ye yakın devletin haricindeki(!) kırk ülkeden bir kısmının daha vereceği muhakkaktır.

Kırk ülke diyoruz, çünkü Çin ve Rusya’nın da yer aldığı, Birleşmiş Milletlere üye devletlerin 150 tanesi, kırk yıla yakın zamandır, Filistin’i bir devlet olarak zaten tanıyorlar!

Fakat trajikomik olan husus, tanınan veya tanınmaya aday, fiziki anlamda“Filistin diye bir devlet var mı?” diye sorgulamak lazım. Çünkü Filistin Devleti olması gereken coğrafyanın tamamı, hali hazırda İsrail’in işgali altındadır!

Devlet olma özelliği taşıyan bir Filistin’in kalıp kalmadığı konusunu biraz açmakta fayda vardır.

Uluslararası kabüle göre, bir coğrafyanın devlet olabilmesi için; sınırları belli olan bir coğrafyası, daimi bir nüfusu ve hükümetinin olması gerekir. Ayrıca devletin bütünlüğü ve bağımsızlığını koruyabilme, halkının refahını sağlayabilme, ihtiyacı olan yasaları çıkarıp uygulayabilme, kamu hizmetleri ile mahkemelerin yargılama hizmetlerini uygulayabilme vb. kabiliyetlere sahip olması gerekmektedir.

Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart, savaşın bir sonraki gününü planlamak için komutanları ile toplantı yapar. Önce lojistikten sorumlu komutanına sorar ”durumumuz nedir?”, komutan cevaben “barutumuz kalmadı” der. Bu cevapla Napolyon, savaşmanın ilk şartı baruta sahip olmaktır, o da yoksa ”Toplantı ve savaş bitmiştir, çekiliyoruz” der.

Teşbihte hata olmaz deyip, Filistin’in devlet olarak tanınması için lazım gelen ilk şart olan, “sınırları belli olan bir coğrafyasının olması” fiiliyatta yoksa devlet olmanın diğer hususlarını değerlendirmeye gerek te yoktur. Hal böyle olunca, tanıma yaygarası koparan ülkeler hangi Filistin’i tanıyacaklar!

Ayrıca bunun gerçekleşmesi için; bölgede Filistin’in bağımsızlığına engel teşkil eden, İran’daki rejimin, İsrail’de ırkçı Netanyahu hükümeti ile Gazze’de Hamas hükümetinin değişmesi gerekmektedir. Esasen bölgedeki krallık rejimine sahip Arap Devletlerinin de, halk egemenliğine sahip bir Filistin Devleti’ne, taraf olduklarını söylemek te mümkün değildir.

Filistin Devleti’nin oluşması için bir önemli husus ta, BM Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesinden dokuzunun Filistin’in bağımsızlığını onaylaması ve beş daimi üyeden Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD’den herhangi birinin, bu kararı veto etmemesi gerekir. ABD günlük gelişmelerle ilgili olarak medyaya, “ ABD, İsrail’i zorlayarak bir Filistin devletini tek taraflı olarak tanıyacak, her türlü adıma karşı çıkmaktadır” anlamında bir açıklama ile bağımsız bir Filistin Devleti’ni tanımayacağını açıkça ifade etmiştir!

Coğrafyası olmayan, yereldeki dinamikleri uygun olmayan ve ABD’nin veto edeceği açık olan bir Filistin Devleti’nin ilanı ve hayata geçmesi sizce de mümkün müdür?

Hâlbuki bundan yetmiş yedi yıl önce, Filistin topraklarında, Araplara ve Yahudilere ait olmak üzere iki devletin kurulmasına ilişkin 181 numaralı BM kararı alınmıştı. Bu kararla Yahudiler, son Yahudi devletinin Babilliler tarafından yıkılışından yaklaşık 2500 yıl sonra, aynı topraklarda yeniden devletlerini kuruyorken, aynı topraklarda yaklaşık 3500 yıldır yaşayan Filistinliler devletsiz kalıyordu!

Bunun da temel nedeni, 1917’den 1948’e kadar, Filistin topraklarını işgal etmiş olan İngiltere’nin, bu topraklarda iki devletin kurulmasına ilişkin BM kararı uygulanmadan, ortamı Yahudilere bırakıp, işgal ettiği topraklardan adeta kaçarcasına ayrılmasıdır!

Hal böyleyken, hayali devlet durumunda olan Filistin’i, tanıma yaygarası neden çıkarıldı?

Tanıma yaygarasının bir nedeni, dünya kamuoyunun giderek İsrail karşıtı bir tutum almasıdır! Medyada yer alan değerlendirmelere göre, 7 Ekim 2023’ten itibaren, İsrail’in Gazze’de başlattığı işgal sürecinden bu yana, yaklaşık 60 bin kişinin ölmesi ve iki milyona yakın insanın açlık ve kıtlığa mahküm edilmesinden dolayı, ABD ve İngiltere halklarının % 60’a yakını ile dünyanın diğer ülkelerinde İsrail’e karşı öfkenin gittikçe artmasıdır. Ülkelerin Filistin’i tanıma söylemleri ile kendi halklarının kabaran öfkesini dindirmeyi amaçladığı değerlendirilmektedir.

Tanıma yaygarasının diğer ve daha güçlü nedenlerine gelince, bunun için coğrafyadaki yeraltı enerji kaynakları ile ticaret yollarına kısaca bakmak yeterli olacaktır!

- Çin ve Hindistan’dan başlayıp, Arap yarımadasından geçerek, İsrail ve Gazze üzerinden Akdeniz’e açılacak ve buradan da Avrupa’ya bağlanacak bir ticaret yolu ile doğalgaz ve ham petrol boru hatlarının inşası düşünülmektedir.

- Ayrıca Filistin ve Gazze açıklarında olup, hukuki anlamda bir kısmı Filistinlilere ait olan doğu Akdeniz’deki 1,7 milyar varillik ham petrol kaynakları ile 2,5 trilyon metreküp doğal gaz kaynakları cazibesi yüksek ve ülkelerin iştahını kabartan zenginliklerdir.

Geçmişte orta doğunun işgal devletleri olan, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere, dünyanın egemen ekonomik güçlerinin, Doğu Akdeniz’deki yer altı zenginlikleri ile ticaret yollarından pay kapmak için (ağızlarının şorıgi aka aka) ABD ile İsrail’e mesaj verdiğine ve böylece bölgede zamanla kaybettikleri rollerini yeniden kazanmaya çalıştıkları hususlarını, okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

Koca koca devlet başkanları, dünyaya seslenip Filistin Devletini tanıyacaklarını beyan ederken, kimsenin yetmiş yedi yıl önce var olma şansını kaybetmiş ve bu gün de fiiliyatta var olmayan Filistin Devleti’ni tanımak gibi bir derdi ve amacının olmadığı açıktır!

Halk dili ile söylemek gerekirse, tanıma yaygarasından amaç; üzüm yemek değil, amaç akbaba edebiyatıyla, yoğun bakımdaki Filistin’in topraklarındaki ticari kazanımlar ile Akdeniz’deki yer altı zenginliklerine çökebilmektir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR