İktidarsevenler mi, vatanseverler mi ülkeyi kurtaracak
“…
Senin dünyanda,
Işık özgür bırakılır,
Benim dünyamda,
Gölgelerin oyunu sahnelenir…”
İsrail’in İran’a düzenlediği saldırılarda, bombaların hedefi olup yaşamını yitiren, 24 yaşındaki İranlı genç şair Parnia Abbasi’nin “İkimiz için ağladım” adlı şiirinden bir bölümdür bu sözler.
Genç Şairin şiirinde de yer aldığı gibi, Dünyanın bir tarafında hukukun teminatı altındaki yaşamların ışıkları özgür iken, Ortadoğu coğrafyasındaki hukuksuzluk ortamında, adeta gölge oyunları sergilenir.
Uluslararası nükleer silahsızlanma anlaşmasını imzalamamış(!) ve cümle âlemin nükleer silahlara sahip olduğunu bildiği, Gazze’deki on binlerce insanın katili İsrail, doğruluğu kanıtlanmamış istihbarat raporlarını bahane ederek, 55 yıl önce Nükleer silahların yayılmasını önleme antlaşması(NPT)’nı onaylamış ve bu konuda yıllardır uluslararası kurumların denetiminde olan İran’a saldırıp; Asker, bilim adamı, sivil, kadın, çocuk ve şair demeden 627 kişinin ölümü, binlerce kişinin yaralanması ile büyük miktarda fiziki yıkımlara sebep oldu.
Yetmedi, ABD de BM hukukunu çiğneyip suç işleyerek, güya İran’ın nükleer tesislerine saldırarak, NPT denetimindeki söz konusu tesisleri içindekilerle birlikte imha etmiştir.
On iki günlük İsrail-İran çatışması da göstermiştir ki, uluslararası hukuk sadece zayıf devletler için geçerlidir. Büyük devletler ve büyük devletlerin himayesindeki ülkeler için uluslararası hukuk diye bir şey yoktur.
Çünkü bu çatışmada;
-İran ülkesi, uluslararası hukukun kabul etmediği bir sebeple egemenliği ihlal edilip, saldırıya uğrarken ve hatta Gazze’de olduğu gibi asker, sivil, okul, cezaevi, hastane ayırımı yapılmaksızın bombalanıp katliam yapılırken, , dünyanın güya barışın teminatı kurumları ve devletlerinin sesi çıkmadı!
-İsrail ve ABD’nin İran’a saldırısındaki on iki günde, Suriye ve Irak hava sahaları otobana çevrilip egemenlikleri ihlal edilirken, İran hava sahasında da tek kale maç oynanıp, 200 uçakla yaklaşık 1500 kez İran’ın egemenliği çiğnenirken, dünya barışından sorumlu uluslararası kurumlar ile Suriye, Irak ve güya İslam ülkeleri olan devletlerden ses çıkmadı!
Önceki ABD-İran çatışmalarında olduğu gibi, bu çatışmada da trajedilerle beraber komedyalar da vardı!
-Çatışmanın onuncu gününde, ABD İran’ın nükleer tesislerini bombaladıktan sonra, on birinci gününde de İran, Katar’daki ABD üssüne 14 füze ile saldırmıştır. Bu saldırıdan sonra ABD başkanı Trump "İran'a (saldırıyı) bize önceden haber verdiği için teşekkür etmek istiyorum. Bu sayede can kaybı yaşanmadı ve kimse yaralanmadı…” beyanında bulunmuştur(!).
-Trump’ın düdüğü ile durdurulan çatışmadan sonra, saklandığı yerden başını çıkaran İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney de “İran Amerika’nın yüzüne sert bir tokat attı” beyanı ile zafer kazanmış komutan tavrı ile gün yüzüne çıkmıştır.
Henüz kanıtlanmamış verilere göre, İran’ın nükleer tesislerini yok ettiğini beyanla suç işlediğini itiraf eden ABD Başkanı ile ülkesi 12 gün boyunca limitsiz bombalanan ve yirmiye yakın şehrindeki harabelerde yüzlerce insanı ölen, binden fazlası da yaralanan ülkenin lideri çıkmış zafer kazandığını söylüyor(!)
-Çatışma esnasında gölgede kalan iki ülkenin debelenmeleri ise görülmeye değerdi!
İran’ın İsrail’e gönderdiği füzeler kendi hava sahasından geçerken, ABD’nin verdiği hava savunma silahları ile bunları İsrail’e varmadan düşürmeye çalışan Müslüman Arap ülkesi Ürdün ile bir yandan İran’ın müteffiki Hamas’a milyon dolarlar akıtıp ev sahipliği yaparken, diğer yandan ülkesindeki ABD üssünden İran’a saldırılmasına onay veren Katar’ın devletçik çırpınışları.
Allah aşkına bu ne yaman çelişki, bu nasıl ikiyüzlülüktür?
Öte yandan, sınırdaş olmayan İsrail-İran çatışmasından alınacak mesajlar ve çıkarılacak dersler de vardır.
-İran’da büyük tahribat yaratan çatışma; ABD ve İsrail’in kurumsal uyum ve stratejik hazırlığının, İran’ın füze bolluğu ve tehdit edici söylemlerinden etkili olduğunu, çatışma öncesi diplomatik söylem ve müzakerelerin sürpriz ve taktiksel saldırılar için ön hazırlıklar olduğunu göstermiştir!
-Çatışmanın ilk saatlerinde İran’ın savunma sistemleri, hassas noktaları, beyin takımı komutanları ile bilim adamlarının hedef alınması, tehdit yolu ile caydırma stratejisine dayanan, tek adam yönetimli merkezi idareye sahip İran savunmasını felç etmiş, alınan darbeden sonra, yönetim şeklinden dolayı, toparlanmanın zaman alması, İsrail’in inisiyatif almasını sağlamıştır.
Teşbihte hata olmaz deyip; 6 Şubat 2023’teki depremde, merkezi idareden talimat bekledikleri için, ancak üç gün sonra sahaya çıkıp vatandaşların imdadına koşan askeri birliklerimiz, eğer EMASYA planlarına göre yetki paylaşımının uygulandığı 2010 öncesinde olduğu gibi, depremi yaşayan on bir ilimizdeki valilerin talimatı ile depremin hemen ertesinde, vatandaşların yardımına koşabilmiş olsalardı, belki de birçok insanımızın hayatı kurtulmuş olacaktı.
İsrail-İran çatışmasında İran’ın hezimeti, daha önce yaşanan Irak’ın işgali ve Suriye’nin çöküşünün adeta kopyası niteliğindedir. Çünkü onlarda da güç bir liderin etrafında toplanmıştı. Liderlik çökünce ülke de çökmüştü.
Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Ali Hamaney vb. liderler birbirinden farklı kişiler olsa da, günümüz dünyasındaki ortak özellikleri, ulusal ya da kişisel çıkarları uğruna ülkelerini ve hatta dünyayı kaosa sürüklemeye çekinmeyecekleridir!
Bu çatışmadan belki de alınacak en önemli ders; gücün yaratacağı caydırıcılığın, sadece silahla ve tek adam yönetimi ile olamayacağı, ülke yönetiminde, karar alma, sorumluluk ve yetki paylaşımlarının kurumlar nezdinde dağıtılması ile silah gücünün yanında psikososyal, teknoloji, istihbari, bilim, demografik, coğrafi, ekonomik ve siyasi güçlerin birlikte kullanılmasının isabetli olacağıdır!
On iki günlük çatışmadan sonra, İran Meclisi, ABD ve İsrail saldırılarında etkisiz eleman konumunda kalan ve hatta İsrail ile işbirliği içerisinde olduğu bilinen, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla işbirliğini askıya alan yasa tasarısını kabul etti. Buna göre, İran nükleer çalışmaları ile ilgili olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı(NPT) ile birlikte çalışmayacak, denetimini de kabul etmeyecektir.
Bu aynı zamanda, sıcak yaz günlerinden dolayı, 13’üncü dakikada Trump’ın düdüğü ile su molası verilen tek kale maçın bitmediğini, İran’ın ABD ve İsrail ile denge kuruncaya, ya da tamamen teslim olancaya kadar maçın(çatışmanın) devam edeceğini göstermektedir.
Maçın sonucunu da İktidarı seven İranlılar ya da Vatanını seven İranlıların, maçta hangi oranda etkili olacakları belirleyecektir!
Çünkü İktidarını sevenler mevcut rejimin devamı için çalışırken, vatanını sevenler İran halkı ve ülkesinin, varlığı, özgürlüğü ve bağımsızlığının devam etmesi için çalışacaklardır!
Şimdiye kadar ki Ortadoğu örneklerinde, iktidarı seven Irak ve Suriye halklarının kaybettiğine, Vatanını seven Tunus ve Cezayir halklarının kazandığına da hep beraber şahit olduk!
Ve yaşananlardan ders almak akıllı insanların işidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.