Zülküf Kışanak

Zülküf Kışanak

İtikatına güvenerek Düzgün Baba’ya yürüyeceksin…

İtikatına güvenerek Düzgün Baba’ya yürüyeceksin…

Gideceksen gün doğumunda, toprak henüz ısınmadan, soğuk geçen geceden kalma kırağı çözülmeden, çiçeğe, körpe yaprağa can olan su tanecikleri buharlaşmadan, pus etrafı sarmadan, serin bir havada Düzgün Baba’ya gideceksin. Bir de yalın ayak, gururunu okşayan takatından çok itikatına güvenerek, yetilerine inanarak yürüyeceksin sert kayalıklarda uzayıp giden daracık patikalardan, pirüpak yüreğinle Hak’a sığınarak dik yamaçları tırmanacaksın, telaşa kapılmadan, korkularından, kaygılarından sıyrılmış olarak. On iki ayın gelini Nisan ayında, olmadı doğanın aşka geldiği Mayıs ayında, yaşamın cıvıl cıvıl olduğu, börtü böceğin deli dolu uyanmaya başladığı, tez canlı renk renk kelebeklerin çiçekten çiçeğe kanatlandığı, kaya güvercinlerinin masmavi gökyüzünde süzüldüğü, velveleci kuşların şakırdamaya başladığı illa ki sesi insanın tüm yorgunluğunu alan bülbüllerin aşka geldiği vakitlerde, canlıyı, cansızı kendinden olduran güneşin sana yoldaş olduğu, hakikat yolunda sana rehber olduğu bir günde can Dersim’in zamana, mekana sığmayan efsane dervişi Düzgün Baba’ya, karda kışta sır olmuş bilge çobana, bilmem kaçıncı defa sırtımı verdiğim, edebi sırdaşım, su kadar sevdiğim, her bir karışı kutsal, her bir yanı suret-i haktan muhteşem dağa yaren olacaksın, gönüldaş olacaksın…

*

Zerdeştî rahiplerin tapınağı Zêvê’nin, bizim Zargovît’in soğuk kış aylarında kurumuş, kabukları iyice buruşmuş meşe ağaçlarına can veren keramet sahibi keçi çobanı Düzgün Baba’nın derya-i nuru, benim yaşayan tanrıçam, gülistanımın vakitsiz kayıp giden yıldızların rehberi, hakikat arayışçısı güneşimin yoldaşı Anahita’m bilge Haskar Ana’ya varacaksın, sana merhamet bağışlayacak, tek bir damlası bile yorgun düşmüş bedenine güç, kudret olacak kutsal gözeye uğrayacaksın, sana emanet ruhunu esir almış kibrinden, kuşatılmış kalabalık şehirlerde, zapturapt altına alınmış yaşam alanlarında, ölü sevici garnizonlarda her bir yanına sinmiş kirden, hasılı diline, beline, eline yük olmuş günahlarından burada arınacaksın, burada gizli saklı tutkularından azade olacaksın, esir almış nefsinden, kötü arzularından kurtulmuş olacaksın, hakikatinle yüzleşeceksin, hasılı kendin olacaksın. Durmayacaksın, Tanrı Mithra’dan bu yana ocak sahibi Kureşî Zaza Kürtlerin ereni, evliyası Düzgün Baba’nın sır olduğu, yerin gökle bir olduğu, güneşin gülistanımla buluştuğu, dağ kavmine can olduğu Kereyê Bimbarekî’ye yürüyeceksin, yükünden kurtulmuş, rüzgar kadar hafif, dağ kadar özgür halinle. Kerey Bimbarekî’yi üç defa döneceksin, her dönüşte mekana bir taş koyacaksın, inanırsın yada inanmazsın, beklentiye girersin yada girmezsin, aklına yatar yada yatmaz, Düzgün Baba’nın yüzü suyu hürmetine güneşe döneceksin adını bildiğin yada bilmediğin sır olmuş bir Ezdaî’nin dünya aşkına dilek tutacaksın, can Dersim’in ferasetine sığınıp kendi yoluna gideceksin…

*

Sonra, rüzgar gibi akıp gideceksin kendi evreninde, ardı sıra adımlayacaksın Düzgün Baba’nın muhteşem zirvelerini, özgür dağ keçilerinin geçip gittiği patikaları, kah duygularını coşturacak derin bir vadinin çıplak sırtını hızla aşacaksın, kah sığınacağın daracık bir geçitte, belki de küçücük bir inde, bir taş kovuğunda soluklanıp duracaksın, sana can olacak bir gölgelikte dinleneceksin. Öyle ya, dinlenirken de henüz hatırına gelmiş, ne yapsan da başından savamayacağını bildiğin, ne etsen de kurtulamayacağından emin olduğun yeni bir dilek, bir istek için mum yakacaksın. Gün senin olsa da yola revan olacaksın, bir kuzeyin uçurumlarına kadar yürüyecek Tûjik Baba’ya, Haydaran’ın hatta tüm Dersim’in tanrıçası bilge Buyer Ana’ya, bir güneye geçip başı bulutlarda güzelim Sülbüs’e selam duracaksın. Dik patikadan inişe geçince de sarp yamaçlara saklanmış, dev kayaların arasına sığınmış Kaşık Çeşmesi’nde bulacaksın kendini. İki, bilemedin üç kaşık su ile kutsanıp hayranlıkla dalıp gideceğin vadinin sonundaki dağlara teğet geçen ufuk çizgisinin sınırlarında kendi yoluna akıp giden Peri’yi hissedeceksin, Siverek’in en gözü kara delikanlısı Ali İhsan’ın can olduğu Peri’yi yüreğinde yaşayacaksın. Artık dik patikadan inmenin, Düzgün Baba’nın yaşadığı mağaraya varmanın, dar meydanına teslim olmanın vakti gelmiştir. Acele etmeden, telaşa kapılmadan, bazen bir kayaya sıkıca tutunup yamaçtan aşağılara doğru sürükleneceksin, bazen de emin adımlarla yürüyeceksin Düzgün Baba’nın yaşadığını bildiğimiz mağaraya, kadim sığınağa kadar yol alacaksın. Girişteki Cem Evi’ni ziyaret edip, çıralığını bıraktıktan sonra bülbüllerin tavanına yuva yaptığı, kimi kimsesi olanın, olmayanın, kurdun kuşun dar meydanına teslim olduğu, hesap verdiği, hesap aldığı, pirüpak arındığı mağarayı ziyaret edeceksin, özenle sakladığın mumunu yakacaksın, son bir defa daha dileğini tutacaksın, sonsuza kadar Düzgün Baba’ya yaren olsun diye bir fotoğraf bırakacaksın, sana emanet ruhunu dinlendireceksin, daha fazla oyalanmadan, düşlerine kapılmadan gün aydınlığında Eniya Gozî’ye ineceksin, yüreğine can olacak suyundan kana kana içeceksin, arınmış olarak gün batımından önce de kendi yoluna gideceksin. Ben ise Düzgün Baba’nın huzurunda sana söz verdiğim gibi seni bıraktığım, seni özgürlüğüne uğurladığım yerde, sonsuza kadar bekliyor olacağım gülistanım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zülküf Kışanak Arşivi
SON YAZILAR