Zülküf Kışanak

Zülküf Kışanak

Arafta yandı, kül oldu…

Arafta yandı, kül oldu…

O bir tanrıça, öncesi sonrası olmayan biricik bir sahip, her şeyi bilen bir duacı, kendinden olduran bir bedduacı, iflah olmaz bir çokçu, üstelik tanrı tanımazın biri. Bildiğim bilmediğim bütün tapınakların baş tanrıçası o, olan olmayan bütün aşkların şehvetini yaşayan, iyi kötü bütün emirleri veren, yerdeki gökteki bütün yaşamları yaratan, yoktan var eden, vakitli vakitsiz bütün olayları çıkartan, kavgada üstüne olmayan bir savaşçı, bildiğim en hırçın, en huysuz bir illah, eşi benzeri olmayan bir yaratıcı, aylak Aergia’yı bile canından bezdiren, bıktıran. Evet, ve bir de heyecanı tükenmemiş bütün arzuların baş kahramanı Sauska’dır o, duyulmamış ölümsüz bütün şarkıların bestecisi Puhiyana’dır o. Bana sorarsanız en ölü tanrıları bile baştan çıkartan dünya güzeli İştar onun yanında bir hiçtir, hele bitmemiş hikayelerin anlatıcısı bilge Sarasvati’nın esamesi bile okunmaz onun yanında, bin defa ona ya star...
*
Elbette o yanılmaz, hata yapmaz, eksik yaratmaz, dahası o hem yerin, hem göğün kusursuz koruyucusudur. Medli son kralım Astyages’ten bana yadigar efsanevi remildarların kutsadığı belgelerle ahvalı sabittir. Kuşku yok ki olmuşun, olanın, olacakların tek habercisi olarak bildim onu, bilge çoban Mitradates’in efendisi General Harpagos tanığımdır. Biricik evrenim Kura Kerteş’e emanet bıraktığım çocukluğumun efsane sesi Dengbêj Siltanê Reş’in avazına kapılıp gittiğim, bitmesini istemediğim geceler, günler, aylar, yıllar boyunca ayaklarına kapandığım mah-ı devranım, beni olduran kudretinden aman dilediğim tanrıçam, kerametine sığındığım Ezdaî Delal’ımın ölümsüz anlatıcısı, akıl sır erdiremediğim başına buyruk güneşe olan tutkumun sığınağı, dağı belledim, bellemiştim onu. Büyük yanıldım, Kırzılırmak boylarında tutulan Thales’in bile boyun eğmek zorunda kaldığı hırsları beni de, yeryüzündeki bütün tanrıları da alt etti, yol gösteren yıldızları bile bir bir ezdi geçti. Ve ben artık ne kudretinden aman diliyorum, ne kerametlerine sığınıyorum. Ve biliyorum ki o olduran bir tanrıça ise ben de kendine yetebilen bir insanım ama kendi olabilmiş, mucizelere inanmayan, hiçbir yaratıcıdan beklentisi olmayan, “ol” emrine boyun eğmeyen, ölü sevici öfkesi ile canlı, cansız hemen her şeyi kül eden tanrıçanın lanetine teslim olmayan…
*
Çöl fırtınalarını bile dize getiren Akadlı aşk tanrıçası Nanaya kim ki onun yanında yer alsın, Mitanili dünya güzeli Puduhepa kim ki onunla anılsın, bildiğim en cilveli tanrıça Yunanlı Afrodit kim ki onun evreninde var olmayı hak etsin. O, kudretini kaybetmiş, sonsuza kadar inzivaya çekilmiş özgür Urhiya’dan, yılanı bile deliğinden çıkartan tatlı dilli Lilith’den, hatta bolluğun, bereketin tanrıçası Kizzuwadnalı Hebat’tan bile yücedir, asildir. Oysa ki benim bildiğim, onun başına buyruk, Tanrı Güneş’ten sadakat bekleyen ama sevemeyen, şerrinden köşe bucak saklandığım bir Çingene güzeli, bir sokak dilberi, bir aşk tüccarı, ölümsüz bir Kyno olduğudur, her anlatısı bin destan, her sözü bin emir, her bakışı bin ahmak tanrıyı yoldan çıkartan acımasız bir güzel, onu tanıyorum. Laf dinlemez inatçı fırtına tanrısı asi Teşub, yeryüzünün en kudretli tanrısı bile elaman etti onun elinden, sonu gelmeyen akıl oyunlarından, baştan sona kurgulanmış, dizeleri tutarsız bir şiir gibi yazılmış, renkleri uyumsuz bir resim gibi çizilmiş aykırı yaşamından soğudu, firari düşünden bıktı, yok edici öfkesine yenildi. Onun istediği tapınağına eli ayağı düzgün bir sığıntı, sözünden çıkmayacak itaatkar bir köle, onun için her an, her yerde ölmeye hazır taş yürekli bir savaşçı, kıyamet kopsa yolundan sapmayacak, sözünden dönmeyecek sadık bir peygamber, belki de bilge bir köpek…
*
Evrenimin bütün dangalak tanrılarını baştan çıkartan olsa da o sevemez, her defasında küllerinden doğan nefretinden, gözleri çakmak çakmak hallerinden bilirim onu, canı pahasına af etmeyen öfkeli bakışlarından tanırım onu, insanı aklından eden Sur diplerindeki gizemi beni öldürüyor. Dağım, sığınağım bellediğim varlığı bile yıkımdır, kırımdır, çöküştür, bunu Eddeseli erkeklerin korkulu rüyası Hierapolisli Atargatis’ten biliyorum. O su kadar sevdiğim bütün güvercinler özgür olana kadar durmayacaktır, hiçbir tanrının, hiçbir tanrıçanın durmadığı gibi o da durmayacaktır, deli dolu vuruşacaktır, asık surat Hadad’ın baş falcısı sonsuza kadar yenileceğine kehanet getirmesine rağmen durmayacaktır, günün sonunda kazanacağını umuyor, ama büyük yanılıyor. O da yanıldığını biliyor, ki hilede hurdada, illaki yalanda üstüne yoktur, istediklerini almadan durmayacaktır, hayallerini yaşamadan huzur bulmayacaktır, gösterişte zirveleşmeden arz-ı endamından vazgeçmeyecektir. Bir değil bin oyunu yüreğinde barındıran bir tanrıça olsa bile Afrinli Bavê Selah’in sesi ile can olduğu Dervêşê Evdî kilamının hayat verdiği Kürt dağlarının, illaki tapınağım Amanosların nazır olduğu Akdeniz’i yara yara işgale gelen her deniz korsanı, her aşk haydutu tanrıça gibi o da kaybedecektir, aşkta allem-i cihan olsa bile kaybedecektir. Şirazeden çıkmadan, olduranı kırıp dökmeden, tapınaklarını yıkıp geçmeden, onu kuşatan masumiyeti ezip geçmeden beklediği ilgiyi görmeyecektir, en iyi o bunu biliyor, o bunu yaşıyor. Ama bitti oyun, çöktü taşa, toprağa, suya, rüzgara, ateşe hükmeden, güneşe duran kutsal döngü, yıkıldı aşk-ı devran, kalmadı yeryüzünde hükmüne dair ne bir iz, ne bir gölge ondan geriye, arafta yandı kül oldu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Zülküf Kışanak Arşivi
SON YAZILAR