Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

SEV, YAŞAT, OKU: UNUTULAN ÜÇ EMİR

SEV, YAŞAT, OKU: UNUTULAN ÜÇ EMİR

“İncil’in ilk emri: Sev. Tevrat’ın ilk emri: Yaşat. Kur’an’ın ilk emri: Oku. Hristiyan sevmedi, Yahudi yaşatmadı, Müslüman okumadı.” — Amir Khan

Bitti. Bütün hikâye bu. Üç emir. Üç basit yön. Sev. Yaşat. Oku. Anlaşılır, net, yalın. Ama insanlık bunu başaramadı.

Ama NEDEN?

Sev dedi, sevmedi. Yaşat dedi, öldürdü. Oku dedi, yüzeyde gezdi. Kendini okuyamadı ve kim olduğunu bilmedi. Kelimeler ise dillerde kaldı, kalplere inmedi, davranışlara bulaşmadı. Sevgi çıkarın sınırına hapsedildi. Yaşatma gerçeği, güç ve üstünlük hırsına yenildi. Okuma, kendini görme ve hakikati büyütmek yerine ideolojiyi beslemek için kullanıldı. Ve insan hâlâ “neden” diye soruyor.

Bazen bir cümle, koca bir ‘medeniyet tarihini’ çıplak bırakır. Bu söz, binlerce yıllık kutsal öğretilerin, törenlerin, ilahilerin, savaşların ve barış antlaşmalarının özetidir. Üç emir ve nice emirler insanın eline “pusula” gibi verilmişti: Sev. Yaşat. Oku. Basit. Yalın. Anlaşılır. Ama bugün bakıyoruz, pusulalar ceplerde paslandı; yön kayboldu. Ve her şeyi yitti…

Doğanın Dengesi, İnsanın Bozulması

Evren, sayısız rengin ve sesin birbiriyle kavga etmeden, birbirine yer açarak var olduğu bir uyumda döner. Her taş, yeryüzüne ağırlığını verir; her ot, kökleriyle toprağı tutar; her canlı, kendi nefesiyle bütünü tamamlar. İnsan, bu döngünün içinde farkındalığın en kırılgan ipini elinde tutuyordu. Fakat o ipi bıraktı; özgür zekâyı, kurnazlığa bulanmış zihne rehin verdi. Yaratımın hizmetinden uzaklaştı; sahiplenmenin, üstünlük kurmanın ve başkasını bastırmanın yollarına saptı. Canlı olma bilinci söndü; yerine mülkün soğuk taşları ve statünün kör basamakları geçti. Rekabet, sofradaki ekmeği pay eden elleri ayırdı. Güç tutkusu, kalplere düşen ışığı gölgeledi. Ve en yakıcı olanı: Yol gösteren sade sözler, dillerde yankılandı; ama yaşam, o sözlerin aksi yönde aktı. Oku, sev ve yaşat bitti.

Ritüeller, Sözün Boşalması Ve Gösteri Çağı

Tarihin her döneminde insanlar bu emirleri tekrar etti. Tapınaklarda, camilerde, kiliselerde dualar edildi, vaazlar verildi, ayinler düzenlendi. Ama bu tekrarlar, içsel dönüşüme evrilmeyince, anlam kabuklaştı. Söz, gösterişin parçası oldu. “Oku” dendi ama okumak; kendini bilmek, anlamak, sorgulamak ve dönüştürmek olmadı, yerine, yüzeysel bilgi toplama ve onay arama haline dönüştü. “Sev” dendi ama sevgi, yalnızca bize benzeyene, bizim tarafımızda olana gösterildi, bu bile becerilemedi. “Yaşat” dendi ama yaşatmak, çıkar sağlayana yapılan bir lütuf haline geldi.

Gerçeği Bilmek Yetmez, Yaşamak Gerekir

Sorun, ‘emirleri’ bilmemek değil; sorun, onları hayata taşıyacak farkındalığı, cesareti ve yaşam düzenini oluşturamamaktır. Sevgi, yalnızca duyusal bir hâl değildir; farkındalıkla her gün yeniden seçilen, somut eylemlere dönüşen bir tutumdur. Yaşatmak, sadece yok etmemek değil; başkasının varlığını güçlendirmek, iyileştirmek, ayağa kaldırmaktır. Okumak, yalnızca harfleri çözmek değildir; kendini okumak, hakikati içselleştirip yaşamına dönüştürmektir.

Köklerdeki Tıkanıklık Ve Zihinsel Kısır Döngü

Zihin, kendi çıkarına hizmet eden bilgiyi yüceltir; rahatsız edeni bastırır. Bu yüzden sevgi, yaşatma ve okuma titreşimleri, çoğu zaman zihnin süzgecinden geçerken anlamını kaybeder. Zihnin konfor alanı, hakikatin keskinliğine tahammül edemez. İnsan, kendi dar dünyasında hakikati törpüler; onu güvenli, tehdit etmeyen bir hale getirir. Ama hakikat, törpülendiği anda hakikat olmaktan çıkar.

Unutulan Üçleme, Tek Hakikat

Bugün insanlığın ihtiyacı; binlerce konferans, milyonlarca sosyal medya mesajı değil. İhtiyaç olan şey, bu üç yalın hakikati yeniden, bütün çıplaklığıyla hayata taşımaktır. Çünkü sevmeden yaşatamazsın. Yaşatmadan sevgiye sadık kalamazsın. Okumadan (Kendini okumak) ikisini de anlayamazsın. Üçü, tek bir hakikatin üç kapısıdır. Ve o kapılar kapalı olduğu sürece, ne içsel dönüşüm gerçekleşir ne toplumsal barış gelir.

Gerçeğin yalın ifadesi, bir süs değil; bir çağrıdır. O çağrı, kulağa değil, kalbe ve eyleme hitap eder. Ve o çağrıya cevap vermenin tek yolu; şimdi, burada, bugün… Sev. Yaşat. Oku. Ve asla yalnızca söyleme — yaşa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR