Nesrin Erdoğmuş

Nesrin Erdoğmuş

Sosyal medya ve gerçekler

Sosyal medya ve gerçekler

Ah be sosyal medya, sen nelere kadirsin.

Sanal dünya işte.

Gerçeklerden uzak, hayali bir dünya.

Elle tutulur değil, gözle tam görülmez ama haberleşme ağının yaygınlığı haddinden fazla hızla.

Bu dünya da herkes zengindir.

Herkes statü sahibidir.

Herkes şirket holding sahibidir.

Herkes villalarda oturur.

Herkes güzeldir yakışıklıdır gençtir uzun boyludur atletik yapılı güçlü kuvvetlidir.

Herkes çevresinde ya lider ya başkan ya müdürdür.

En küçüğü şeftir. Ama şefe de kimse bakmaz bunu biliniz.

Girelim mi biraz  daha bu sosyal  medya dediğimiz mevzuya.

Mesela ;

Elli yaşındaki erkek kendini tanıtır yirmi yaşındaki  delikanlı diye.

Kırk beşlik kadın patroniçe olmuş, büyük bir şirket yönetiyordur.

Bir ayağı Asya da bir ayağı Avrupa’dadir.

Ara ara Amerika da iş gezilerine tabi olur.

Cani sıkılırsa Avustralya da amazon ormanlarında kafa dinliyordur.

Mesela dedik değil mi ?

Konumuzu daha bir açalım.

Herkes bu dünya da yazar şairdir.

Sanatın her kolu bu dünya da görselliğini korur.

İki laf oradan iki laf buradan, iki cümle bir kitaptan beş kelime başka yerden oturur öykü yazar.

Şiirler Ahmet Arif, Cemal Süreyya ya da Nazım Hikmet kokar.

Ay ben bu mısrayı duymuştum demeden hangi güzel yazı varsa yazanın hakkini yiyip altına ismini basar.

Mevzu derin dostlar.

Hem derin her ürkütücü.

Mesela ; 

On sekizlik genç kız hayallerindeki prensi buldum diye sevinirken, ne bilsin ki altmışında kart bir zamparayla konuştuğunu.

Ah sanal dünya .

Hepsi yalan dünya.

Mesela fotoğraf karesinde güzel görünmek için bir saat önce ağlayan bizler değiliz değil mi ?

Bir gün önce sadece bütün gün tek simit yiyip bir duble çayla midemizin açlığını bastıran, daha sonra kurulmuş sofralarda güzel güzel endamlı pozlar verenler bizler hiç değiliz ?

Toplu taşıt araçlarında dip dibe evlerimize işyerlerimize gidip gelmekten helak olup, sonra lüks arabalar içinde poz verenler  yine biz değiliz  ?

Köyümüze anamızın babamızın atamızın evlerine giderken o eski vira hane evlerimizi göstermekten utanan yine buz değiliz ?

Sonra her ne olmuşsa deniz kenarında bir villada bir saatlik oturan, şahane bir tatilin baş aktörü gibi görünen biz bizleriz işte.

Çocuklarımızla bağırıp çağırdıktan sonra, kızıp kıyametler koparan sonra da özel bir günde,  çocuklarımızın ellerinde bir buket gül  görünce,.  sosyal medyada en mutlu anne baba görüntüsü veren, en ideal evlat yetiştirmiş gibi göğüslerini kabartan biz bizleriz iste

Günlerce hastane köşelerinde yatan hastalarımızı sormayıp, sonrada beş dakikalık bir arayla amanda soralım en vefalı dostlarız deyip bir selfie yapalım diyen yine bizleriz. Dostluğun son demine hep dem vuran, ama en büyük kazıkları  bizler yiyen , yine biz  değiliz sanki.

Konu komşusuyla mahkemelik olan veya asansörde bile selamlaşmayan, sonra sosyal medyada  kırk yıl önce bir beş dakikalık bir yerde  görüsünce aklına gelen ve sosyal medyada  bir fotoğraf karesinin altına en nadide sözcüklerle yorum yapan biz değiliz değil mi ?

Ah şu sosyal medya.

Yalanı dolanı kılıfına uyduran medya.

Daha sayayım mı sizlere Aaa dostlarım.

Daha neler var neler.

Akideli sekerler, silikonlu dudaklarını  büzüp büzüp fotoğraf çekenler.

Fotoğraf kareleriyle oynayıp gidilerini kaldıranlar, kaşlarını düzeltenler, gözlerini Elizabet Taylor gibi menekşe gözler yapanlar.

Fotoğraf karesinde dünyanın en güzeli gözüken, gerçeğini görünce dudak uçurtan türden çirkin olan insanlar , kimi kandırdıysam, ağıma düşürdüysem diye ne oyunlar oynayan kalpazanlar biz değiliz sanki.

Yok vız olamayız bunlar.

Peki ben sen o değilsek mim bunlar...

Görkemli bir hayatın aktörü değil,  figüran rollerimizi bile adeta baş aktör veya aktris olarak göstermeye çalışan, çocuğumuz düpedüz bir yalancı modeliz.

Akıllı olalım.

 Çocuklarımızı  gençlerimizi, hatta kendimizi bu sanal denilen sosyal medyadan koruyalım.

Gerçeklere dönelim.

Hayalin peşinden koşmak neye ki.

Ne yarar sağlayacak bizlere,  zararından başka.

Biz biz değiliz dostlar.

Biz bizler kendimiz olalım.

Gerçekçi olalım.

Hayatin daha çok başında olan saf temiz evlatlarımızı koruyalım.

Kendi yaşantımızda da anı zamanı yaşayalım.

Zaman su misali gibi geçiyor.

En güzel anları bir hiç uğruna kaçırmayalım

Varın gelin biz, bizler olmaya çalışalım.

 Anı yeri ve zamanında gerçekçi yaşamaya ne dersiniz ?

O zaman ;

Hayatin, gerçeğin ta kendisi olmaya hemen başlıyoruz.

Var misiniz ?

Sevgilerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nesrin Erdoğmuş Arşivi
SON YAZILAR