Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Unutulmuş Bir Vali’ye Unutulmayacak Bir Vefa

Unutulmuş Bir Vali’ye Unutulmayacak Bir Vefa

Zaman zaman bir şehri anlatmak için tarih kitaplarına değil, halkın kalbine bakmak gerekir. Diyarbakır da işte öyle şehirlerden biri. Binlerce yıllık bir tarihin, kadim medeniyetlerin iz bıraktığı, her taşı ayrı bir kıymet taşıyan şehir. Mezopotamya’nın kalbi, Anadolu’nun doğuya açılan kapısı.

Ancak bu şehir yalnızca surlarıyla, hanlarıyla, camileriyle değil; aynı zamanda unutulmuş veya unutturulmuş kahramanlarıyla da bir tarih hazinesidir. Bu hazinenin en kıymetli taşlarından biri ise adını çok az duyduğumuz belki de kabrinihiç bilmediğimiz Diyarbakır’ın ruhuna mühürlü bir şahsiyet: Sa’saa b. Amr b. Savhan el-Abdî, halk arasında bilinen adıyla Sultan Sasa.Diyarbakır’ın ilk Müslüman valisi ve bir şehit.

Sultan Sasa, Hz. Ömer döneminde Diyarbakır’ın fethi için görevlendirilen sahabelerden biridir. Diyarbakır’ın ilk Müslüman valisi, bir İslam komutanı ve nihayetinde şehit düşmüş bir neferdir. Bu şehirde vefat etmiş, halk onu yüzyıllar boyu sahabe sevgisiyle bağrına basmıştır. Öyle ki, sabah işe gitmeden önce türbesini ziyaret etmek bir gelenek hâline gelmiş, ona “şehir evliyası” gibi sahip çıkılmıştır.

Ancak tarih, bazen vefasız davranır.

1926 yılında dönemin belediye başkanı Nazım Önen tarafından türbesi yıktırılmış, halkın gönlündeki yeri silinememiş olsa da fiziksel varlığı adeta buharlaşmıştır. Bugün “sembolik” olarak yeniden inşa edilen türbe, ayakkabı boyacıları, seyyar satıcılar ve çöp yığınları arasında kaybolmuş durumda. İçler acısı bir manzara.

Diyarbakır, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan surları ve Hevsel Bahçeleri ile sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatini çeken bir şehir. Ancak turizm yalnızca fiziki mekanlarla değil, yaşanmışlıklarla ve tarihi şahsiyetlerle de büyür.

Sultan Sasa gibi bir şahsiyetin kabri, hak ettiği şekilde ihya edilseydi, Diyarbakır’a gelen her ziyaretçinin durup bir dua edeceği, tarihini öğreneceği bir nokta hâline gelirdi.

Bugün Şanlıurfa’daki Halil-ür Rahman Camii veya Mevlâna Türbesi Konya’ya ne katıyorsa, Sultan Sasa da Diyarbakır’a o kadar değer katabilecek bir figürdür. Ancak önce, onun unutulmuş hikâyesini gün yüzüne çıkarmak gerek.

Kentlerin tarihini yalnızca surlar, hanlar, hamamlar değil; hatıralar da korur. Sultan Sasa’nın türbesi, sadece bir mezar taşı değil, bir medeniyetin ilk adımlarının, bir fethin, bir şehadetin temsilidir. Bu türbeye sahip çıkmak, sahabe sevgisini sadece dillerde değil, şehirlerde de yaşatmaktır. Eğer biz sahip çıkmazsak, sahipsiz kalan türbeler gibi hatıralar da tozlu sayfaların ardında kaybolur gider.

Bugünlerde türbenin çevresi ne bir manevi atmosfer taşıyor ne de bir tarih bilinci… Oysa halk hâlâ “Sultan Sasa” derken gözleriyle geçmişe bir selam gönderiyor. Ancak bu selamı alacak, onu yeniden diriltecek bir el henüz uzanmış değil.

Sayın Valimiz Murat Zorluoğlu’na bu satırlar, bir çağrı olarak ulaşsın. Sayın Valimizin Şehrin ilk valisine büyük bir vefa göstereceğine eminim.

Bu çağrı sadece bir türbenin temizlenmesi ya da restorasyonu değil; bir tarihî şahsiyetin itibarının iadesi, bir medeniyetin mirasına sahip çıkılması anlamına geliyor.

27 Mayıs, Diyarbakır’ın fethinin yıldönümü. Ne büyük bir tesadüftür ki, bu fethin mimarlarından biri olan Sultan Sasa’nın hatırasını ayağa kaldırmak için en anlamlı gün de tam olarak budur.

Makamlar ve yerler değişir ama gösterilen vefalar tarih sayfalarında ve o şehrin hafızasında kalıcı yer bulur. Eğer bugün bu sembolik türbe yeniden hak ettiği itibara kavuşursa, bu sadece Diyarbakır için değil, tüm Türkiye için bir vefa örneği olarak anılacaktır.

Unutmayalım:
Medeniyetler sadece fiziki mekanları inşa etmekle değil; geçmişin büyük şahsiyetlerini hafızalarda yaşatmakla canlı kalacaklardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR