Aydın Alp

Aydın Alp

AHMED ARİF VE DİZ BOYU HÜZÜN (2)

AHMED ARİF VE DİZ BOYU HÜZÜN (2)

Haziran 1998 Yılında Aydın ALP’in editörlüğünü yaptığı “Amida” aylık sanat-edebiyat dergisinin Ahmed ARİF özel sayısında Aydın ALP’in yazısı…

İÇERDE

Haberin var mı ‘taş duvar?’

‘Demir kapı’, kör ‘pencere,’

‘Yastığım, ranzam, zincirim’

Uğruna ölümlere gidip geldiğim.

Zulamdaki mahzun ‘resim.’

Haberin var mı?

‘Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,’

Karanfil kokuyor ‘cıgaram’

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

Ahmed ARİF – HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Altı çizili sözler, üstelik buluş değil. Yaşanarak elde edilmiştir. Bedeli ödenerek kazanılmıştır. Şair, içinden geçtiği zulüm dünyasına, “Haberin var mı?” diye soruyor. Koca şiirde bir o söz, şaire ait duruyor gibi! Diğer sözler sadece var olanların aktarılmasıdır. Ve “demir kapı, kör pencere, yastık, ranza, zincir”in karşısına, “Gönderilen yeşil soğan ve dağlarına bahar gelmiş memleket!”; şairin yarınların engellenemeyeceği sevincini, büyüleyici bir şekilde duyuruyor!

Her büyük şairde olduğu gibi Ahmed ARİF’in de hem ütopyası hem de kehânetleri var. Kehânetleri, şiirlerin yazılışından ve yayımlanışından yıllar sonra bir bir gerçekleşir. (Gerçekleşmesini sürdürmektedir de.) Şair de bunun farkına varır. Bu, omuzlarındaki sorumluluğu daha da arttırır. Bir de, “Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat”ın, bir bahara mutlak olacağını da bilir. O inançla: Yiğit harmanları yığınaklar, / Kurulmuş çetin dağlarında vatanların/ Dize getirilmiş haydutlar, / Hayınlar, amana gelmiş, / Yetim hakkı sorulmuş, / Hesap görülmüş. / Demdir bu...

Sonra, düşkünlükte dibe vuranlar ve şairin saptaması: “Hazır ırzını vermeye / Yiğitler vuruldukça”

Ve işte şaire “Terketmedi Sevdan Beni” dedirten “afat”: Vurmuş, Demirlerin çapraz gölgesi, / Alnın galip ve serin. / Künyenin çizileli kaç yıldız uçtu, / Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti, / Gelmemiş, kimselerin...

Ve işte şairin o amansız “sevda”sının özellikleri:

Serabın bir sonu vardır. / Ufkun, sıradağın sonu. / Uçarın, kaçarın bir sonu vardır / Senin sonun yok. / Mandalların, kavakların pazarı olur, / Senin pazarın olamaz. / Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez. / Beni böyle şair, divane etmez, / Kızımın çatal göğsü. / Senin yüzün suyu hürmetinedir. / Buğdaylara, cevizlere yürüyen / Kara toprağın ak südü...

Ve işte şairin özlemi: Gün ola devran döne, umut yetişe, / Dağlarının, dağlarının ardında, / Değil öyle yoksulluklar, hasretler, / Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır, / Bir tek zeytin dalı bile yalnız...

Ve şairin bütün istediği, son kertede: Yivlerinde yeşil güller fışkırmış / Susmuş bütün namlular... / Susmuş dağ, / Susmuş deniz. / Dünya mışıl-mışıl, uykular derin, / Yılan su getirir yavru serçeye,/ Kısır kadın maviş bir kız doğurmuş / Memeleri bereketli ve serin / Sağıyor yeşil.

Ahmed ARİF’in şiirinde, eskilerin Sehl-i Mümteni dediği sanat vardır. Söylenmesi zor gerçekleri, oldukça rahat bir söyleyişle dile getirmek. Herkesin söyleyebileceği sözlerle muhteşem bir lirizme ulaşmak: Koca Yunuslar, Karacaoğlanlar, Fuzuliler gibi büyük şairlere vergi bir özellik; halkın içinde yaşamak, halkı sevmek ve halk diliyle yazmak. Her büyük şairde olduğu gibi, Ahmed ARİF de ardılları için hem büyük bir olanak hem de bir handikaptır. Yeni kuşaklar için çok etkileyici olmuştur. Belki bazı genç şairler için yıkıcı etkisi de söz konusudur. Sayıca az şiirleri, ki her biri demir bir leblebi ve bu şiirlerinin çok güçlü özellikleriyle bir set çeker gibi engeller izinden gelen genç şairleri. Kolay değil Ahmed ARİF’in etkisinden sıyrılmak. Ve öyle aşılmaz havası var ki, birçok genç, yaşlı şairin, yazarın gizli, açık Ahmed ARİF’e diş bilemesi bundandır. Ne demiş Douglas Malloch: “Dağ tepesinde bir çam olamazsan / Vadide bir çalı ol / Ama oradaki en iyi çalı sen olmalısın.”

Bir sanatçının kalıcılığı ömrüyle orantılı değil. Sanatçıların ölümsüzlüğü, eserlerin ölümsüzlüğüne bağlıdır. Bundandır “Hasretinden Prangalar Eskittim”in okunması, Ahmed ARİF’in hep gündemde olması... Şiir, bir yürek işidir. Ahmed ARİF’in şiiri, çifte yürekli bir şairin şiirleridir. Gönül gözüyle bakıp görmek, gönül kulağıyla dinleyip duyumsamak gerekir. Sayın Ahmet OKTAY’ın yapmadığı bu. Somut analizden, haksız bir sonuca ulaşmak. Sevgisizliğin belirtisidir. Aklımda kaldığı kadarıyla bir röportajda, güzelim Ceyhun Atuf KANSU’ya ‘Sizin şiirlerinizde Çukurova insanlarının sefaleti, kızamıktan ölen çocuklar gibi acılar dillendirilmiş. Bunlar ortadan kalksa ne yazarsınız? Verilen yanıt, o güzel şaire yaraşır bir yanıttı: “Bu acılar ortadan kalksın da varsın benim şiirlerim yazılmasın, okunmasın.” gibi. Yaşananları yazmak, kahredici koşullarda bedelini de ödeyerek, üstelik ölümü bile göze alarak... Rastlantıyla yazılmamıştır, “Hasretinden Prangalar Eskittim” İlk kitabım “Şarkılar Tılsımı”nı basmak için Ankara’ya gittiğimde Ahmet ARİF’e götürmüştüm. İki gün, o güzel insanın sohbetini dinleme zevkine ermiştim. Söylediği bazı sözler vardı ki, şair arkadaşlar için yararlı olur düşüncesiyle aktarıyorum, gerçekten önemliydi: “Ben, sık sık Mardinkapı’daki (Diyarbakır’da bir semt) kahvelere otururdum. İnsanların doğal, teklifsiz ve o içten konuşmalarını dinlemek, bana haz verirdi. Bazen öyle bir an gelirdi ki, insanların konuşmaları beynimde yankılanırdı; müziğe dönüşürdü, şiir olurdu.” Şiirle oturup şiirle kalkan, yetenekli, donanımlı bir şairin ve üstelik halkıyla bu derece iç içe bir şairin, düzenin-sistemin saldırısına maruz kalmış, korkunç acılar çekmiş bir şairin aşkınlaşması kaçınılmazdı. Kanıtı mı? İşte ölümsüz ve güzel “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiiri. He canım, güzel şairler getirsin üstünü! Haziran 1998 / AMİDA 6. Sayı (Ahmed ARİF Özel Sayısı)

Sanat, artık acılar çekilerek damıtılan ürünlerden oluşmasın diyorum. Sanatçıların, sanatından dolayı içeri atılması, işkence edilmesi çağdışılıktır! Başka ne desem?

Sanatsal ürünlerin; özgürlüklerden, sevinçlerden üretilmesi dileklerimle…”Olursa bir şikâyet, ölümden olsun!” diyen şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın sözüyle… Sağlıcakla… Aydın ALP

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydın Alp Arşivi
SON YAZILAR