AMEDSPOR ! ?
AMEDSPOR ! ?
Futbol, en saf haliyle bir tutku, bir kültür ve bir eşitlik oyunudur. Sahadaki 22 oyuncu, aynı kurallara tabidir; topun yuvarlaklığı, herkese aynı şansı verir. Ancak Türkiye’de, bu eşitlik idealinin pervasızca çiğnendiği, bir kulübün ve onun milyonlarca taraftarının sporun evrensel değerlerinden sistematik olarak mahrum bırakıldığı acı bir gerçeklik var: Amedspor.
Bu, sıradan bir sportif eleştiri yazısı değildir. Bu, istatistiklerle, belgelerle ve yaşanmış somut örneklerle desteklenen, sporun ruhuna ve insani değerlere yapılan bir çağrıdır. Amedspor’a yapılanlar, artık bir “futbol olayı” olmanın çok ötesinde, kurumsal bir ayrımcılığın ve çifte standardın resmidir.
Amedspor taraftarı, bu ülkede belki de en ağır bedeli ödeyen taraftar grubudur. Onlar için deplasman, sadece uzak bir şehre yolculuk değil, bilinmez bir tehdide doğru yürüyüştür. Polis barikatları, orantısız güç kullanımı ve rakip taraftarların hedef gösteren linç girişimleri, maçın 90 dakikasından çok daha uzun süren bir travmadır.
2016 İstanbul’da Medipol Başakşehir maçında yaşananlar, bu zulmün sembolü haline gelmiştir. Sırf Amedspor’lu oldukları için 34 kişi gözaltına alınmış, taraftarlar adeta bir suçlu gibi muamele görmüştür. Bu, bir güvenlik önlemi değil, açık bir sindirme ve cezalandırma politikasıdır. Bu ülkede bir vatandaş, sırf tuttuğu takımın formasını giydiği için potansiyel suçlu muamelesi görüyorsa, burada spor değil, bir baskı rejimi icra ediliyor demektir.
Amedspor, sahada gösterdiği performansla değil, maruz kaldığı ekonomik ambargoyla mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Kulübe sponsor olmak isteyen yerel Diyarbakır firmaları dahi, “teröre destek” gibi asılsız ve ağır suçlamalarla karşılaşma, devlet ihalelerinden dışlanma korkusuyla geri adım atmak zorunda kalıyor. Bu, rekabet gücünü kasıtlı olarak zayıflatmak, kulübü maddi olarak çökertmek için uygulanan sinsi bir yöntemdir. Diğer kulüpler milyonluk sponsorluk anlaşmaları yaparken, Amedspor’un bu temel gelir kaynağından mahrum bırakılması, sporun rekabet ilkesine vurulmuş en büyük darbelerden biridir.
Anaakım medya, Amedspor’u neredeyse sadece ve sadece “olaylı maç”, “ceza yağmuru” ve “kriz” başlıklarıyla anıyor. Kulübün genç yeteneklerinin emeği, teknik ekibin başarısı, taraftarın coşkusu ve sahada oynanan futbol görünmez kılınıyor. Bunun yerine, Kürt kimliği üzerinden sürekli bir kriminalizasyon ve ötekileştirme politikası izleniyor.
Çifte standarda iki çarpıcı örnek:
- Amedspor taraftarı, “Kürdistan” yazılı bir pankart açtığında kulübe rekor cezalar yağdırılıyor.
- Aynı ligde bir başka kulübün taraftarları, Türkiye’nin batı topraklarını Yunanistan’a ait gösteren “Megali İdea” haritasını açtığında ise hiçbir ciddi yaptırım ile karşılaşmıyor.
Bu iki örnek tek başına, “kabul edilemez sembol” tanımının ne kadar keyfi, siyasi ve ırkçı bir temele oturduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Adalet, herkese eşit uzaklıkta değil; kimliğe göre şekil alıyor.
Sportif cezalarda, Adaletin terazisi bozulmuş. İşte en çarpıcı, en somut ve en utanç verici kısım burası. Amedspor’a verilen sportif cezalar, “ceza” olmanın ötesinde, bir tasfiye ve yıldırma politikasının resmi belgeleridir.
2024-2025 sezonu itibarıyla çarpıcı rakamlar:
- Toplam Para Cezası: 1.716.500 TL (Bir milyon yedi yüz on altı bin beş yüz Türk Lirası)
- Tribün/Blok Kapatma Cezası: 49 kez
Bu rakamlar, Süper Lig’deki dev kulüpleri bile geride bırakan, alt ligde mücadele eden bir kulüp için iflas anlamına gelebilecek devasa bir yüktür. Bu cezalar sadece sportif değil, ekonomik bir kuşatma anlamına geliyor. 1.7 milyon TL'yi aşan bu yük, alt lig bütçesiyle mücadele eden bir kulüp için yıkıcıdır. Bu cezalar, kulübün zaten zorlanarak bulabildiği sponsorluk ilişkilerini daha da zorlaştırıyor, taraftarın stadyuma erişimini engelliyor ve sportif başarıyı doğrudan baltalıyor. Bu, cezadan çok, açık bir tasfiye politikasıdır.
Karşılaştırmalı örneklerle çifte standardın ispatı:
- Amedspor – Şanlıurfaspor Maçı (9 Aralık 2024):
Amedspor: 150.000 TL para cezası + 6 blok bilet bloke cezası.
Şanlıurfaspor: Sadece 84.000 TL para cezası.
Aynı maçta, aynı eylemler, neden iki farklı ve orantısız ceza?
- Amedspor – Kocaelispor Maçı (13 Şubat 2025):
Amedspor: 52.500 TL para cezası + deplasman yasağı + ihtar.
Kocaelispor: 273.000 TL para cezası (ki bu daha yüksek) ancak seyirci yasağı çok daha sınırlı kaldı.
Burada dahi Amedspor’a ek ve manevi olarak ağır bir yaptırım olan “deplasman yasağı” eklenmiştir.
- Gençlerbirliği Maçı (4 Mart 2025): Tek Bir Maç İçin Rekor Cezalandırma
Amedspor’a bu tek maç için toplam 921.000 TL para cezası ve tribün yaptırımları uygulandı. Bu rakam, birçok Süper Lig kulübünün tüm sezon boyunca aldığı cezanın çok üzerindedir.
“Dokunulmaz” kulüpler ve cezasızlık kültürünün uygulandığı, Süper Lig'de Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor gibi büyük kulüplerin taraftarları neredeyse her hafta sahaya yabancı madde atıyor, çirkin ve ırkçı tezahüratlar yapıyor ve saha olaylarına karışıyor. Bu eylemler çoğu zaman sembolik para cezaları ve kısmi tribün kapatmalarla geçiştiriliyor. Örneğin Trabzonspor’a bir olay nedeniyle 3 milyon TL ceza ve 6 maç seyircisiz oynama cezası verilmiş olsa dahi, bu cezalar bile büyük kulüplerin muazzam medya gücü ve kamuoyu baskısıyla dengelenip hafifletilebiliyor. Oysa Amedspor, alt ligde mücadele etmesine rağmen, benzer veya çok daha hafif olaylarda çok daha sık ve çok daha ağır cezalarla karşı karşıya kalıyor. Bu, “küçük kulübe büyük ceza” anlayışının nasıl kurumsallaştığını ve “ceza adaleti”nde bir standardın olmadığını gösteriyor.
Birde oyuncu cezalarındaki orantısızlık: Amedsporlu futbolcu Adama Traore’ye, bir kırmızı kart için 5 maç men + 58.500 TL para cezası verilirken, Süper Lig’de benzer pozisyonlarda bu ceza çoğunlukla 1-2 maçla sınırlı kalmaktadır. Bu örnek dahi, ceza skalasının keyfiliğini ve orantısızlığını gözler önüne seriyor.
Hele ırkçılığa cezasızlık, belki de en vahim durum, Amedspor'un deplasmanlarda maruz kaldığı ırkçı saldırılardır. Rakip takım taraftarlarının “Kürt” kimliğini hedef alan aşağılayıcı, ayrımcı ve nefret dolu tezahüratları defalarca kayıt altına alınmıştır. UEFA ve FIFA’nın ırkçılıkla mücadelede otomatik olarak ağır cezalar öngördüğü bu tür eylemler, TFF/PFDK nezdinde ise ya çok hafif cezalarla (küçük para cezaları) geçiştirilmekte ya da çoğu zaman tamamen cezasız kalmaktadır. Bu durum, Amedspor taraftarının en ufak bir hatasında ağır ceza alırken, kendilerine yönelik ırkçı saldırılara karşı hiçbir yaptırım uygulanmamasını, devlet kurumları nezdinde bu nefret söyleminin meşru görüldüğü şeklinde yorumlamalarına neden olmaktadır.
Belki de en vicdan sızlatıcı örnek, 2016 yılında yaşandı. Ülke çapında yaşanan acıların ortasında, Amedspor taraftarları sahaya “Çocuklar Ölmesin” yazılı barışçıl ve insani bir pankart açtı. PFDK, bu evrensel çağrıyı bile “terör propagandası” olarak yorumlayarak kulübe 5 maç seyircisiz oynama + 50.000 TL para cezası verdi. Oysa aynı dönemde, diğer kulüp taraftarlarının ırkçı ve nefret söylemleri çoğunlukla para cezalarıyla geçiştiriliyordu. Bu karar, spor yönetimindeki zihniyetin, insani duyarlılığın bile önüne nasıl bir set çektiğinin en net göstergesidir.
Bu arada bir ek not olarak:
Adaletsizliğin bir diğer pervasız yüzü, maç içindeki hakem performanslarıdır. Amedspor maçlarında, bazı hakemlerin inanılmaz bir taraflılık sergilediği, adeta sahada bir "provokasyon görevi" üstlendiği defalarca gözlemlenmiştir. Bu, sadece basit hata düzeyinde değil, maçın gidişatını ve ruhunu kökten değiştirecek, açıkça tahrik edici kararlar zinciridir.
Talimatlı Yönetim: Taraftar ve kulüp yönetimi, bazı hakemlerin maçı belirli bir talimat doğrultusunda, Amedspor’u cezalandırmak ve oyuncuları ile seyircileri çileden çıkarmak amacıyla yönettiği konusunda ısrarlıdır. Rakip oyuncuların aynı pozisyonlarda cezalandırılmaması, Amedspor lehine verilmesi gereken kritik ofsayt ve penaltı kararlarının görmezden gelinmesi, oyunculara yönelik sert müdahalelere göz yumulması bu iddiayı destekler niteliktedir.
Tahrik ve Cezalandırma Döngüsü: Bu kasıtlı ve yanlı yönetim, kaçınılmaz olarak Amedspor oyuncu ve taraftarında haklı bir tepkiye neden olmaktadır. Ortaya çıkan bu tepkisel durum, hemen ardından kulübe ağır disiplin cezaları olarak dönmekte, böylece kışkırtılan bir tepki, cezalandırılması gereken bir suç haline getirilmektedir. Bu, sistemin kendi içinde kurguladığı bir kısır döngüdür.
Cezasızlık: Bu tarz skandal hakem performansları için hiçbir ciddi hesap sorulmamakta, hakemler görevlerine devam etmekte, maç sonu raporları ise bu adaletsizliği örtbas etmektedir. Bu durum, hakemlerin bu tür davranışlarını daha da pervasızlaştıran bir cezasızlık zırhı oluşturmaktadır.
Bu uygulama, adaletsizliği sadece masa başında değil, sahada, topun başında, 90 dakikanın her saniyesinde aktif olarak üreten bir mekanizmadır.
Not: Yazımın sonunda hakem haksızlıklarının birkaç öreğini verdim.
Artık Yeter! Sahada Sadece Top Konuşmalı.
Gerçek adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, stadyumlarda ve sahada düdük çalan hakemlerin vicdanında da tecelli etmelidir. Amedspor’a yapılan bu sistematik haksızlıkların son bulması, sadece Amedspor taraftarı için değil, sporun namusu ve bu ülkenin geleceği için bir zorunluluktur. Çünkü birimize yapılan haksızlık, hepimize yapılmıştır.
Artık Yeter!
Amedspor’a yapılanlar, sadece bir futbol kulübüne yapılan haksızlıklar değildir. Bu, sporun eşitlik, kardeşlik, adalet ve tarafsızlık gibi tüm evrensel değerlerine yapılan bir saldırıdır. Bu, bir kentin onurunu, milyonlarca insanın aidiyet duygusunu ve en temel insani haklardan biri olan eşit koşullarda yarışma hakkını hiçe saymaktır.
Amedspor, Diyarbakır’ın çocuğudur. Sahada mücadele eden futbolcuları, tribünde haykıran taraftarı, sokakta top oynayan çocuklarıyla bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıdır. Onu dışlamak, susturmak ve cezalandırmak; bu toprakların renklerini soldurmak, sporun vicdanını karartmaktır.
Artık yeter!
- Futbol sahaları, kimliklerin değil, yeteneklerin yarıştığı arenalar olmalıdır.
- Cezalar, ideolojik değil, sportif ve tarafsız olmalıdır.
- Taraftar, potansiyel suçlu değil, sporun vazgeçilmez bir parçası olarak görülmelidir.
- Medya, linç değil, objektif habercilik yapmalıdır.
- Irkçılık ve nefret söylemi, kimden gelirse gelsin, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
- Büyük-küçük kulüp ayrımı son bulmalı, adalet herkese eşit dağıtılmalıdır.
Gerçek adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, stadyumlarda da tecelli etmelidir. Amedspor’a yapılan bu sistematik haksızlıkların son bulması, sadece Amedspor taraftarı için değil, sporun namusu ve bu ülkenin geleceği için bir zorunluluktur. Çünkü birimize yapılan haksızlık, hepimize yapılmıştır.
Amedspor maçlarında yaşanmış ve belgelenmiş birkaç hakem haksızlığı örnekleri
1. Amedspor - Samsunspor Maçı (1. Lig, 21 Aralık 2019)
- Olay: Maçın 76. dakikasında, Amedspor'un Gambiyalı futbolcu Abdoulaye Cissé, Samsunspor kalesine doğru giderken ceza sahası içinde belirgin bir şekilde arka ayaktan düşürüldü. Pozisyon net bir penaltıydı.
- Hakem Kararı: Hakem Kadir Sağlam penaltıyı vermedi. Daha da vahimi, yerde yatan Cissé'ye oyunu geciktirdiği gerekçesiyle sarı kart gösterdi.
- Belge: Pozisyonun tüm netliğiyle görüldüğü maç görüntüleri, o dönemde sosyal medyada ve spor medyasında çok geniş yer aldı. Bu, "Amedspor'a penaltı verilmemesi" değil, aynı zamanda "cezalandırılması" anlamına gelen sembol bir örnek haline geldi.
- Sonuç: Maç 1-1 bitti ve Amedspor kritik 2 puanı kaybetti.
2. Amedspor - Adana Demirspor Maçı (1. Lig, 26 Ocak 2020)
- Olay: Maçın 87. dakikasında, Amedsporlu futbolcu Muhammet Furkan Özçelik, Adana Demirspor ceza sahasında topu kaleye çevirirken, rakibi Semih Güler'in elle müdahalesi sonucu düştü. Top elle oynandığı için pozisyon penaltıydı.
- Hakem Kararı: Hakem Burak Pakkan ve yardımcı hakemi pozisyonu görmedi. VAR (Video Yardımcı Hakem) sistemi o sezon 1. Lig'de olmadığı için pozisyon değerlendirilemedi. Penaltı verilmedi.
- Belge: Maçın yayın görüntüleri, topun Semih Güler'in eline çarptığını açık bir şekilde gösterdi. Bu görüntüler, iddiaları belgeledi.
- Sonuç: Maç 1-1 bitti. Bir kez daha, Amedspor son dakikada kazanma şansını bir hakem hatasıyla kaybetti.
3. Amedspor - Bandırmaspor Maçı (1. Lig, 17 Ekim 2021)
- Olay: Maçın 90+5. dakikasında, Amedspor 1-0 öndeyken, Bandırmasporlu futbolcu Muhammet Enes Durmuş, Amedsporlu Beykan Şimşek'e rakibin yarı sahasında, top oyundan uzaktayken kasıtlı ve sert bir dirsek darbesi indirdi.
- Hakem Kararı: Hakem Oğuzhan Aksu, olayı gördü ve Durmuş'a sadece sarı kart gösterdi. Oysa pozisyon, oyunu zehirleyen, sportmenlik dışı ve kırmızı kart gerektiren açık bir agresif hareket idi.
- Belge: Pozisyonun görüntüleri, Durmuş'un kasıtlı olarak ve güç kullanarak rakibe vurduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Taraftar ve yorumcular, kararı eleştirdi.
- Bağlam: Bu tip kararlar, "Amedspor'a yönelik fiziki müdahalelerin cezasız bırakıldığı" yönündeki algıyı güçlendiren örneklerden biridir.
4. Amedspor - Eyüpspor Maçı (1. Lig, 22 Ocak 2023)
- Olay: Maçın 90+7. dakikasında, Amedspor 2-1 öndeyken, Eyüpspor'un attığı top Amedsporlu bir oyuncunun koluna çarptı. Top, oyuncunun vücuduna yapışık olan koluna, çok yakın mesafeden ve bilinçsiz bir şekilde geldi.
- Hakem Kararı: Hakem Burak Pakkan (bir kez daha), penaltı verdi. Karar, futbol otoriteleri ve yorumcular tarafından bile büyük eleştiri aldı. "Asla penaltı olmaz" yorumları yapıldı.
- Belge: Görüntüler pozisyonun ne kadar yumuşak ve haksız olduğunu gösterdi. Spor medyasında "skandal karar" başlıkları atıldı.
- Sonuç: Eyüpspor penaltıyı gole çevirdi ve maç 2-2 bitti. Amedspor, son saniyelerde 3 puanını bir hakem kararıyla kaybetti.
Bu örneklerin ortak noktaları:
- Kritik Anlar: Çoğu maçın son dakikalarında, skora direkt etki edecek şekilde yaşanmıştır.
- Net Pozisyonlar: Görüntü teknolojisiyle (VAR olmasa bile) kolayca doğrulanabilir, çoğu futbol otoritesi tarafından kabul edilen hatalı kararlardır.
- Tekrarlayan Model: Benzer hataların farklı hakemlerle, farklı sezonlarda tekrar etmesi, "tesadüf" açıklamasını zorlaştırmakta ve "sistematik" bir algı yaratmaktadır.
- Cezasızlık: Bu kararları veren hakemler, genellikle herhangi bir ciddi yaptırımla karşılaşmamış, görevlerine devam etmişlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.