ASILSIZ İNSANLAR
Zeytinler ağlar mı? Gazze’de,
Islak meltemlerde aşkın günü, kanlı göğüslerde Gargat ağacında serçeler ıslanır, birinin kanadı kırık, gözleri kederde
İntikama sevdalı, nasırlı eller tetikte
Yurdu işgal edilenin cenneti nerede?
Güvercinlik ruhları saralım göğün yedi katlı çarşafına Ayazın soğukluğu var ezilenlerin çirkin mezar taşında
Kimliği bitik bir halkın içinde, bir bitip bir başlayan yol çizgisiyim; ruhum parça parça
Meltemler boynumda dolanır, dört parçam kefene sarılmış dönerim semah şafağına
İsa’nın pelerinini çalan Çingene mi olacağız, hiç mi şahit olmadık direnişlere, zaferlere?
Düşman Mezopotamya’da top top bulutlar gibi nöbet tutuyor körpe çayırlarımızın üstünde
Barikatlar yıkık, umutlar tükenmiş, zılgıtlar kısık, ihanetler derin; hepsi koca bir maviliğin içinde
İyilere, yiğitlere kefen giydirildi yeşil palamut tazeliğinde
Raks et, rüzgara sal korkularını, köpekler işesin katrandan kara bahtına Titreyenin yüzünü şarapla yıka, yelkenli kayıklar yan yatsın ruhunda
Kinini, intikamını derine işle, altın saçaklı güneşin altında zamanı bekle
Dört kitabın ışığı Cinvat’ın hanında,
Mazda’nın bahçesinde aynı dalda yan yana
Zaman, kokuların cilveleştiği baharın toyluğunda mıdır? Yoksa sevdaların bir baştan bir başa işgali altında mı? Güçlü olduğumuz zamanlar da biz nasılız…
Yoksa asılsız, boktan boncuk eline fırsat geçmemiş insan hırsızı mıyız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.