Av. Güler Koçyiğit

Av. Güler Koçyiğit

Bir Annenin Sessiz Çığlığı: Emine Ocak’ın Ardından

Bir Annenin Sessiz Çığlığı: Emine Ocak’ın Ardından

Türkiye’nin yakın tarihine “Cumartesi Anneleri” olarak kazınan o büyük direnişin simge isimlerinden Emine Ocak’ı kaybettik. Bir anne olarak verdiği onurlu mücadelenin, sessizliğin içinden yükselen çığlığı artık yeryüzünde değil. Ancak geride bıraktığı soru, hâlâ yanıtsız: Oğlum nerede?

Emine Ocak’ın oğlu Hasan Ocak, 1995 yılında gözaltında kaybedildi. O dönemin klasikleşmiş ifadesiyle: “Devlet aldı, devlet inkâr etti.” Haftalar sonra işkence edilmiş bedeni, kimsesizler mezarlığında bulundu. Bu korkunç tablo, sadece Ocak ailesinin değil, bu ülkede faili meçhullerle tanışmış her hanenin ortak hikâyesi oldu.

Emine Ocak’ın ismi, adalet arayışının ve vicdanın sembolü haline geldi. Her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda, elinde oğlunun fotoğrafıyla sessizce oturdu. Konuşmadı ama anlattı. Ağlamadı ama acısını herkes duydu. Sessizliğiyle, Türkiye’nin en gür haykırışlarından birini gerçekleştirdi.

Ne yazık ki, bu haykırışa karşılık devlet sessiz, toplum ise çoğu zaman duyarsız kaldı. Kayıplar meselesi bu ülkede hâlâ bir tabu. Gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti meçhul, failleri meçhul değil ama cezasız. Emine Ocak ve onunla birlikte mücadele eden diğer annelerin talebi çok basitti: “Evladımızın başını koyduğu toprağı bilelim.”

Oysa bu en temel insan hakkı bile çok görüldü. Cumartesi Anneleri defalarca polis şiddetiyle dağıtıldı. Galatasaray Meydanı, bir hafıza mekânı olması gerekirken bir yasak bölgeye çevrildi. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin en temel ilkeleri ayaklar altına alındı.

Bu sadece kaybedilenlerin değil, onları arayanların da kaybedildiği bir hikâye. Ve toplum olarak biz, bu hikâyeye yeterince sahip çıkmadık. Belki acı alışıldık hale geldiği için, belki de başımıza gelmediği için. Oysa kayıplar yalnızca kaybedilen bedenler değildir; adaletin, vicdanın, hukukun ve insanlığın da kaybolduğu bir zemin yaratır.

Emine Ocak, 90’lı yılların karanlığından bugüne uzanan vicdan köprüsünün temel taşlarından biriydi. Şimdi o sessizce aramızdan ayrıldı. Ama bize düşen, onun sorusunu unutmamak: Hasan nerede? Ve onlarla birlikte kaybedilen adalet nerede?

Eğer bu ülkede gerçekten bir toplumsal yüzleşme olacaksa, ilk adım Galatasaray Meydanı’nda o fotoğraflara bakmakla başlayacak. Ve bir gün, bu ülke Emine Ocak’ın önünde sadece başını eğmekle kalmayacak, ona borçlu olduğu hakikati de teslim edecek. En azından umut bu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Av. Güler Koçyiğit Arşivi
SON YAZILAR