Birsen İnal

Birsen İnal

Bir varmış bir yokmuş bir Veysel varmış

Bir varmış bir yokmuş bir Veysel varmış

1991 yılında mutlu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen bir Veysel geldi geçti bu fani dünyadan...

Annesi onu el bebek gül bebek büyütüyordu. Çocukluğu gayet sağlıklı geçti. Sadece ve sadece anne sütüyle beslenen Veysel, o kadar balaban bir çocuktu ki anlatamam. Kat kat olan boyun bölgesinin katlar arasının Diyarbakır sıcağında pişip kırmızı et gibi oluşu bugün hala gözümün önünde.

İlk ve ortaokulu benim çalıştığım Seçkin Fırat Kolejinde okudu. Çok zeki ve başarılı bir öğrencimizdi. Son derece saygılı sevecen ve bir o kadar da inatçı tuttuğunu koparan bir yapıya sahipti. Öğretmenleri, arkadaşları tarafından seviliyordu. Bir çok yeteneğe sahipti. Okul etkinliklerinde sahneye çıkıp Allah vergisi güzel sesiyle dinleyenleri adeta mest ediyordu.

Ortaokulu başarıyla bitirip Ortaöğretim Kurumları Sınavlarına (OKS) girerek, Ankara Mamak Anadolu Lisesini kazandı. Bir yıl orada okuduktan sonra Diyarbakır Nevzat Ayaz Anadolu Lisesine geçiş yaptı. Orta öğrenimini bu okulda tamamladı.

Veysel'in hedefleri büyüktü. Türkiye'nin en gözde üniversitesi ODTÜ'yü istiyordu. Üniversite sınavlarında yüksek puanlar almasına rağmen ilk yıl hedeflediği okulda okumak için tercih yapmadı. İkinci yıl tekrar denedi. Kısmetten ötesi yokmuş ki Çukurova Üniversitesi İnşaat Fakültesine kayıt yaptırdı. Üniversite eğitimini başarıyla tamamlayan Veysel yapısındaki inatçılığını bu kez KPSS'de göstererek tek tercih yaptı. O yıl Türkiye'de sadece bir tane mühendis alacak olan BOTAŞ'ı tercih etti ve kazandı. Böylelikle genç ve yetenekli bir inşaat mühendisi olarak meslek hayatına adım atmış oldu. İlk görev yeri olan Rize'de iki yıl çalıştıktan sonra hani demiştim ya 'kısmetten ötesi yok' diye, işte Veysel'imiz üniversitede tanışıp sevdalandığı büyük aşkının memleketi Adana'ya atandı.

Dünyalar ikisinindi. Büyük aşk evlilikle büyük sevdaya dönüştü. Dört ay gibi kısa bir sürede kara bir bulut geldi çöktü bu mutlu çiftin yuvasının üstüne. Veysel'in ensesi ile omuz arasındaki bölgede şiddetli bir ağrı ile başladı her şey. Önceleri iş icabı sürekli araba kullanmaya yorumlanan ağrı bir türlü dinmedi. Akabinde yapılan tetkikler sonucu asrın illeti dermansız bir dert Lösemi adı kondu Veysel'imizin rahatsızlığına...

Yakıştıramadık, değildir dedik, gençtir atlatır dedik, dedik de dedik...

Bu arada sevdalarının meyvesi olan bebek müjdesini verdiler ailelerine. Büyük bir heyecanla bebeklerini dünyaya getireceği günleri beklerken Veysel'in kanına giren illet de gün be gün kötü ağını örmeye devam ediyordu. Doktor ilaç hiç bir şey bu illetin önüne geçemiyordu. Baba olmanın sevinci hastalığının önüne geçiyordu. Acılarını belki de içine gömerek dokuz aylık süreci el ele göz göze sevdiğiyle birlikte geçirerek aşklarının meyvesi Aden'lerini kucaklarına aldılar.

Veysel ailenin kıymetlisiydi. Onsuz bir şey olmazdı. Canı kız kardeşi, arkadaşı nişanlanacaktı. Hastalığına rağmen eşini, kızını yanına alarak Diyarbakır'a geldi. Ağabeyliğini hatta bilmeden son görevini de yerine getirdi.

Gönlü rahattı, iyileşeceğine son derece inanarak annesini yanına aldı ilik nakli olmak üzere İstanbul'a gitti. Giderken de Adana'da yuvasını, cananını ve biricik yavrusunu canını önce Allah'a sonra da  kayinvalidesine emanet ederek en kısa sürede sağlığına kavuşup döneceğine söz verip evden çıktı.

Tam kırk gün süren İstanbul'daki hastane sürecinde annesinin ve tüm sevenlerinin bin bir dualarıyla belki bir umutla yaşama tutunmaya çalıştı. Ama nafile. Veysel'imiz, yaşamının henüz baharında, burnunda yavrusunun ve doyamadığı cananının özlemiyle anasını babasını ve tüm sevenlerini acılar içinde bırakarak bayram sabahı bu fani dünyadan göçtü gitti...

Masalımızın sonunu; "onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine" demek yerine, çok zor olan bir cümle ile bitirebiliyorum ancak...

Allah rahmet eylesin, Yılmaz ailesine ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Güle güle Veysel...

Güle güle elinin kınası solmadan giden Zawa...

inal-kose-tigris.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Birsen İnal Arşivi
SON YAZILAR