Bu tarz coğrafyalar çocuklarını çok iyi pişirir
Selim Kaplan
Sadece iki araç genişliğindeki ana caddelerinden ara sokaklara yöneldiğinizde, birbirine neredeyse değecek yakınlıktaki karşılıklı balkonlarda, asılı çamaşırların birbirine temas ettiği, sadece bir aracın geçebildiği ve hatta bazılarına araçların dahi giremediği genişlikteki ara sokaklara yönelirsiniz.
Yapıların dış cephelerinde sıvadan tasarruf edilerek(!), nerede ise bütün binaların dış renginin tuğla kırmızısı olduğu, bitişik nizamdaki meskenlerin damlarından veya balkonlarından bir başka eve ya da evlere yürüyerek geçmek mümkündür. Onun içindir ki bütün pencereler demir parmaklıklı, bütün kapılar demirden yapılmış ve her bir ev adeta nezarethane görünümündedir.
Ortalama sekiz, on kişilik ailenin iki oda bir mutfak, banyo ve tuvaletten oluşan gecekondu evlerinde, sabah uyandığınızda ve hatta bazılarında gün boyu güneşi görmeniz mümkün olmadığı gibi, bütün mahalle aynı evde yaşıyormuşçasına, konu ve komşunun evlerindeki şenlikleri(!) duyma şansına sahip olursunuz.
Bu mahallede, altı ya da sekiz katlı bir binada yaşıyorsanız, daha farklı bir yaşantınız var demektir. Her bir katında dört dairenin olduğu binada, yirmi dört ya da otuz iki daire aynı evde yaşıyor gibi olur, asansörü olmayan ya da var ise de çalışmadığından, hiçbir mühendislik bilimine uymayan dik ve dar merdivenleri inip, çıkmak zorunda kalırsınız ki, diz ağrısı ve nefes darlığı olanların bunu kolay kolay göze almaları mümkün değildir.
Özellikle seksenli yıllardan sonra köy ve kasabalarından, mal ve mülklerini geride bırakıp, ellerindeki üç kuruş para ile şehir merkezlerine göç etmek zorunda kalan insanların, arazi ve müteahhit mafyalarına mecbur olup, “başımı sokacak bir evim olsun” deyip yerleştikleri ve günümüzde yaklaşık 200 bin kişilik nüfusu ile bir kısım şehrimizden daha kalabalık olan, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin merkezdeki dokuz mahallesinin, sıra dışı resmini kısaca paylaştık.
Paylaşımımızda eksikliklerin de olabileceği merkez mahallelerindeki zor ve sıra dışı yaşam koşullarından hareketle, Diyarbakır Bağlar İlçemizi; Ankara’nın Çinçin, Adana’nın Yüreğir, Mersin’in Çilek, İzmir’in Kadifekale, Konya’nın Doğanlar ve birçok ilimizdeki benzeri mahalleleri, Türkiye’nin en karanlık ve en tehlikeli mahalleleri olarak medyada afişe etmenin, burada yaşayanların canlarını çok acıttığını söylemek mümkündür.
Seksen bir ilimizdeki şehir yaşamlarında, her bir şehrimizde var olduğuna inandığımız ve kabul edilebilir birçok sosyal ve toplumsal imkânlardan yoksun olarak yaşayan insanlar için, bu mahallelerde yaşamak bir seçim değil bir mecburiyet olmuştur.
Ve bu mecburiyetin yarattığı güçlükleri ifade etmek yerine, sadece olumsuzlukları ifade ederek, bu mahallelerin yarattığı değerleri görmezden gelmenin haksızlık olacağı kanaatindeyim.
Bundan dolayı, at gözlüğü bakışıyla, medyada karanlık ve tehlikeli olarak yer alan Bağlar ilçemizin merkez mahallelerinin yetiştirdiği, farklı özellikteki birkaç değerini görünür kılmak, diğer birçok değerli şahsiyetlerin de hak ettikleri değerin farkında olunmasına yardımcı olacaktır.
Tiyatro oyuncusu, oyun yazarı, drama eğitmeni, radyo ve televizyon yorumcusu Hatip Jiyan Kaya, Bağlar İlçemizin merkez mahallelerinin çocuğudur.
Palas Pandıras ve Hiçten Hiçe Süzülen adlı kitaplarından sonra, kapağında, “Denize bir pança (avuç) şeker atarak, denizi tatlı suya dönüştürebilir misiniz?..” öz deyişinin yer aldığı, “Diyarbakır Balkan Göçmenleri” adlı üçüncü kitabını yazan Sait Arkan, yıllarca Diyarbakır dışındaki illerimizde yaşamış olmasına rağmen; Diyarbakır şivesindeki tatlı sohbeti, dostluğu, nezaketi ve alçak gönüllülüğü ile tam bir Bağlar insanıdır.
Türk ve Kürt halk müziklerinin yaşamlarının ilk sırasında yer aldığı Diyarbakır sosyalitesinde yetişmiş ve eserleri ilk olarak Dicle vadisinde, Hevsel Bahçelerine nazır mekânlarda yankılanan; Celal Güzelses, Ayşe Şan, Bedri Ayseli, Beytocan gibi sanatçıları ve onların seslendirdikleri halk müziği tarzındaki şarkı ve türkülerinin, ülkemizdeki her insanın kulaklarına ve gönüllerine ulaştığını söyleyebiliriz.
Halk müziği aşığı Diyarbakır’ın müzik kültürünü, "İşte Budur Diyarbekir"," Edalıdır Diyarbakır Güzeli", "Sen Ne Hoşsan Diyarbekir" adlı eserlerinde olduğu gibi, sanat müziği ile yoğuran Mustafa Erdoğan’da, Bağlar ilçemizin tozlu, çamurlu sokaklarında büyümüş bir sanatçımızdır. Söz yazarı, bestekâr ve şarkıcı sanatçımızın, sanat ve halk müziklerini harmanladığı farklı tarzdaki 40 eserinde, hem yöresel halk müziğimizin ve hem de sanat müziğinin ezgilerine ait tınıları sezinlemek mümkündür.
Şehirlerimizin sıradan yaşantılarından farklı ve bir o kadar da zor olan, Diyarbakır Bağlar İlçemizin merkez mahalleleri ile benzeri coğrafyalarında yetişen değerli daha nice insanların olduğu muhakkaktır. Çetin yaşam koşulları ve yokluklar dolayısı ile buralarda yetişen her türlü insan, kendi tarzının en iyisidir.
Çünkü bu tarz coğrafyalar, odun fırınındaki ekmek, közdeki kahve misali, çocuklarını çok iyi pişirir.
Bu coğrafyaları anarken, onların sadece olumsuz görünümlerini dillendirmek pek insaflı olmayacaktır. Buralarda yetişen yazar, şair, sanatçı, sporcu, devlet adamı vb değerli şahsiyetler ile onların eserlerini, ülkemizde ve özellikle kendi şehirlerinde görünür kılmak, toplumsal değerlerimiz ve zenginliklerimizi yüceltmek ile mevcut ve sonraki nesillere rol model olmaları açısından çok ama çok önemli bir kazanım olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.