Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Şımarık İsrail’in İran Planları

Şımarık İsrail’in İran Planları

Ortadoğu yeniden bir yangın yerine dönüştü. Ancak bu defa sıradan bir sınır çatışması ya da vekâlet savaşları olmadığını hepimiz görmekteyiz. Buna nükleer güce sahip iki devletin ölümcül bilek güreşi diyebiliriz.

İran ile İsrail arasında yaşanan bu savaş, sadece iki ülkenin değil, Ortadoğu’nun hatta tüm dünyanın geleceğini yakından ilgilendiriyor.

Daha öneki yazılarımda ABD ve İsrail’in İran’ı Haziran ayında vurabileceğini yazmıştım. Dediğim gibi de oldu. Bu kez ABD İsrail’in İran’ı vurması için açık destek verdi.

İsrail 13 Haziran’da gerçekleştirdiği ani hava saldırısı ile İran’ın stratejik nükleer tesislerini hedef aldı. Natanz ve Fordow’daki tesislerin yanı sıra Tahran’daki bazı askeri merkezler büyük oranda tahrip edildi. Bu saldırı, İsrail’in gizli servis yapılanmasının ve askeri teknolojisinin ulaştığı boyutu gösterdiği kadar, artık çatışmanın aleni bir savaşa dönüştüğünün de ilanıydı.

Burada bazı noktaları gözden kaçırmamak gerekiyor. İstihbarat alanında İran’ın ne kadar zayıf kaldığı, saldırı öncesi ülkesine sokulan SİHAlarla savunma sistemlerinin etkisiz hale getirildiğini ve birçok üst düzey komutanının nokta atışı ile öldürülmesi İsrail’in bu saldırıyı en az bir yıldan fazladır planladığı ortaya koymaktadır.

Buradan çıkarılacak ders ise tüm dünya ülkelerinin yerli ve milli istihbarat ağlarının ne kadar önemli olduğudur. Bilgiye sahip olmayan devletler içeriden çökertilmeye mahkûmdur.

İran ise bu saldırıya "True Promise 3" adıyla karşılık verdi. 150’den fazla balistik füze ve 100’e yakın İHA ile Tel Aviv, Hayfa ve Kudüs hedef alındı. Saldırılarda her iki tarafta yüzlerce insan hayatını kaybetti. İran tarihinde ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde İsrail’e saldırmış oldu.

Ancak burada da bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Özellikle ABD’nin Irak ve Ürdün’de bulunan üstleri bu füze ve İHAların hedefine varmadan düşürülmesinde önemli bir rol oynadı.

Bu da gösteriyor ki aslında Ortadoğu zaten ABD tarafında resmen işgal edilmiş durumda. Ülkelerin görünürde resmi birer adları var olsa da ülke yönetiminin ABD’nin elinde olduğu ve bu yöneticilerin de aslında birer kukla olduğu gerçeği yine gün yüzüne çıkmış oldu.

Gelelim dünya devletlerinin bu olaya bakışına. ABD Başkanı Donald Trump, saldırılara dair ilk açıklamasında diplomasi çağrısı yapmış gibi görünse de perde arkasında İsrail’e açık istihbarat ve savunma desteği verdiği zaten biliniyor. Öte yandan İngiltere ve Almanya, İran’a yönelik yaptırımları artırma sinyalleri verirken, Rusya ise İsrail’e yapılacak Amerikan yardımlarını "istikrarı tamamen bozar" diyerek sert bir dille eleştirdi. Çin’in ise İran’a gizli destek veren tek ülke olduğu bilinen bir gerçek.

Olayları İran açışından değerlendirecek olursak; İran’da halk, başkentten kırsala göç etmeye başladı. Tahran’da internet kısıtlandı, güvenlik güçleri protestoları bastırmak için sokaklarda. Bir yandan dış saldırıya maruz kalan İran, öte yandan içeride ekonomik kriz ve sosyal olaylarla baş etmeye çalışıyor.

Bu iç karışıklığın en dikkat çeken yanı ise, İran’ın etnik ve ideolojik farklılıklar üzerinden üçe bölünme senaryosunun uluslararası basında sıkça dillendirilmesi. Bu zaten İsrail’in vaad edişmiş topraklar hayalinin adımları arasında yer alıyor.

Bu plana göre, Güneyde Arap kökenli Ahvaz bölgesi, kuzeyde Azeri nüfusun yoğun olduğu Tebriz hattı ve doğuda Beluç bölgeleri üzerinden şekillenen bu iddialar, küresel güçlerin bölgeyi yeniden dizayn planlarının parçası olarak görülüyor.

Aynı zamanda sürgünde bulunan Pehlevi ailesinin, özellikle sosyal medya ve dış destekli medya kanalları üzerinden İran’daki mevcut rejime karşı propaganda faaliyetlerini artırdığı dikkat çekiyor. Reza Pehlevi'nin İran'da yeniden monarşi benzeri bir yönetim kurma fikrini destekleyen çevrelerin, ABD ve İsrail politikalarıyla örtüşen söylemlerle toplumsal bir zemin kazanmaya çalıştığı görülüyor.

Peki Bu Savaş Nereye Evrilir?

İki ihtimal var:

Ayetullah Hamaney, bu savaşın İran’ın ve kendisinin sonunu getireceğine inanır ve taraftarlarına topyekûn cihad emri verirse bu durumda kapsamlı bir Orta Doğu savaşı çıkacaktır. Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’de bulunan Hamaney taraftarlarını bu savaşa dâhil olacak ve kısa sürede savaş yayılacaktır.

Diğer seçenek ise; Rusya, Çin ve Türkiye’nin baskıları ve etkin girişimleri sonucunca taraflar masaya oturmak zorunda kalabilir. Ancak bunun için öncelikle ABD’nin ikna edilmesi gerekiyor. Çünkü Netanyahu bu savaşları kendi siyasi geleceği için istemektedir.

Ancak şu unutulmamalıyız: Savaşların kazananı yoktur, sadece kaybedeni vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR