Ferat Özpamuk

Ferat Özpamuk

Yuva

Yuva

Yaşamın henüz başlarında toplumsallaşmanın gereği olarak dipsiz dünyanın içine fırlatılmış insan için ,yuva hem bir başlangıç hem de bir hedef noktasıdır.ic huzurunu kaybetmiş ve o huzura ulaşmak için her insan eve dönmek ister .Evimiz ,bizi sadece dış dünyanın olumsuzluklarına karşı koruyan bir bir yapıdan ziyade duygularımızı,düşüncelerimizi, iç sıkıntılarımızı, hayallerimizi, oluşturan çemberde ki molalarımızdır.Dış dünyanın biz insanlara taktığı maskenin aralandığı öze dönüş istencinin yaşandığı hakikat noktasıdır. Evimiz, rutinimizin yaşandığı yaşadığımız dış dünyanın türlü sürprizlerine karşı bizim hikayemizi büyüttüğümüz biricikliğimizin sığınağıdır.

Toplumun yuvası ise yaşadığı kentin sokakları, caddeleri ikon mekanlarıdır.Kentimize dair her yapı bizim öznel hafızamıza eklenip bireysel ve toplumsal tarihimizin oluşumunu sağlıyor.Yasadığımız kentlerin sosyal dokularında ki yıkımlar, bizlerin kültürü ve aktarımında akut çaresizliklerle karşı karşıya bırakıyor. Bu çaresizlik durumu her bireyde farklı dışavurumlar gibi görünse de arzulanan sonuç aynıdır.Eve dönmektedir (!)

Bebeği, çocuğu, genci, yaşlısı zamanın hangi döneminde olursa olsun her insan için “ev” temsili, anne rahminin güvenli ortamını yansıtır. Yaşamın karanlık ormanında yolunu kaybeden her birimiz eve dönmek isteriz. Bizi her türlü olumsuzluktan koruyacağına inandığımız evimizin olmaması ise psikolojimizde regrasyona sebep olur. Bu geri dönüş dünyaya gözünü henüz açmış çocuk çaresizliğidir. Bir çocuk mutlak anlamda çaresizlik yaşadığında anneyi arar.Büyüyen insan için de durum farksız değildir, ki bundan dolayı anne/ yuva metaforu yapılmıştır. Her insan için evi, annesinin şefkat dolu kucağıdır. Büyük insan kitlelerinin doğal afet sonucu evsiz kalmaları annen yitimi anlamına gelir.Binlerce annesiz çocuğun çaresizliği toplumsal histeriye sebep olup bugünün ve yarının inşası sürecinde kitlesel hezeyana sebep olabilir.

Annenin yitimine uğrayan insan kitlesi için uygulanması gereken ise babanın ( devlet, ideloji ,din medya vb ) anne rolünü üstlenmesidir.Baba otoriter ketumcu dil ve davranışları bir yana bırakıp şevkatli söylem ve davranışlarıyla her bir evladına bireysel farklılıklarını da gözeterek anlamalı ve onları korumalıdır. Aksi durumda kitlesel akut sonrası toplumsal yozlaşma yaşanması kaçınılmaz olacaktır Ayrıca bir arada yaşama kültürünün yaşanması ve aktarımında ciddi sonuçlar meydana gelecektir. Payına bu toparlama düşen baba için anlam üretmek belki de toplumsal travma yaşayan çocukları için ilk adım olmalıdır. Biliyoruz ki bireysel travmaların asıl sebebi yaşanılan elem dolu olaylar değildir. Yaşanılan kötü olaya anlam verememektir. Toplumsal travmanın ise oluşumu yasanın dışına çıkmak, yasanın dışına çıkanın cezalandırılmamasıdır. Baba dil ve söylemi naifleştirerek her bir çocuğunun ihtiyacı olan anlamı üretmek zorundadır. Bizler tekrar tekrar hatırlatmalıyız.

İnsan, insanı insanda yaşatır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ferat Özpamuk Arşivi

Her..

22 Eylül 2022 Perşembe 00:05
SON YAZILAR