Yahya ÖGER

Yahya ÖGER

KUTSALIN GÖLGESİNDE SALTANAT: STK’ların Çöküşüne Dair Sert Bir Öz Eleştiri

KUTSALIN GÖLGESİNDE SALTANAT: STK’ların Çöküşüne Dair Sert Bir Öz Eleştiri

Bir Öz Eleştirinin Genelemesi Olarak

Bugün, en büyük yıkımı yapanlar, dışarıdan gürültü koparanlar değil; “hayır” adına, “hizmet” maskesiyle iktidar devşirenlerdir. Bu satırlar, özel olarak bir kişiyi ya da kurumu değil, yaygınlaşmış bir çürüme halini hedef alan bir genellemedir. Sivil toplum, bir vicdan ve hak arayışı hareketi olmaktan çıkmış; koltuk muhafızlığına, kişisel saltanat alanlarına dönüşmüştür. En acı ihanet, kutsal değerlerin gölgesinde, o değerleri istismar ederek gerçekleşendir.

Görünürde demokrasi vardır: tüzükler, seçimler, kongreler… Ancak gerçekte, irade vitrine konmuş bir süstür. “İki dönem” gibi temel sınırlar, tüzük oyunlarıyla delinir; geçici emanetler, ebedî tahtlara dönüştürülür. Koltuğu bırakmamak için yapılan her kural değişikliği, sadece hukuki bir manevra değil, ahlaki bir darbedir. Aday çıkarmak neredeyse imkânsızdır; çıkaran susturulur, itiraz eden “fitneci”, hesap soran “dava düşmanı” ilan edilir. Bu düzen, “istikrar” kelimesiyle kutsanır.

Liyakattan dem vuranların adresi, çoğu zaman kendileridir. Artık ehliyet değil sadakat, bilgi değil biat ölçülür. Bu çürüme, en çok da finansal alanda gözle görülür hale gelir. Milletin hayır ve hasenatına, yoksulun hakkına, yetimin hissesine göz diken bir zümre, o paralarla şatafatlı makamlar, gösterişli binalar, kibirli kürsüler inşa eder. Oysa Kur’an açıktır: “Yetimin malını haksız yere yiyenler, karınlarını ateşle doldururlar.” (Nisâ, 10) Ne yazık ki bu ayet, bugün birçoğu için sadece duvar süsü olmuştur. Yetimin hakkı mermerde, yoksulun payı protokol masraflarında ezilir.

Hesap vermemek için kurumsal bir yalan beyan zinciri örülmüştür. Raporlar makyajlanır, rakamlar eğilip bükülür, gerçekler derinlere gömülür. Ve herkes bilir. Ama herkes susar. Çünkü susmak, menfaati korur; konuşmak, koltuğu tehlikeye atar. Bu yüzden haram, artık tek başına yenmez; ortak sofralarda, kurumsal ritüellerle yenir. Yalan, bireysel değildir; kurumsallaşmıştır. Günahın bir organizasyon şeması vardır.

En tehlikeli olan da budur: Bu çürümeyi açıkça savunanlar değil, “dava zarar görmesin”, “aman fitne çıkmasın” diyerek sessiz kalanlardır. Zulüm, çoğu zaman yüksek sesle değil, alkışlı ve menfaatli bir sessizlikle ayakta kalır. Bugün birçok STK koltuğu, hizmet makamı olmaktan çıkmış, dokunulmazlık zırhı olarak kullanılmaktadır. Unutulmamalıdır: Hesap sorulamayan her koltuk, Firavunlaşmaya bir adım daha yakındır.

Ve evet, bu bir öz eleştiridir. Ancak samimiyetle yüzleşmeye hazır olanlar için değil; kendini bu satırlarda hedef alınmış hissedenler içindir. Çünkü aynaya bakan bilir: Bu yazı isim vermez, ama yalanı tanır; suçu teşhir eder.

Son söz nettir: İslam, saltanat dini değildir. Sadaka, saray kurmak için verilmez. Dava, koltuk sigortası değildir. “Hizmet” iddiası, ancak şeffaflık, hesap verebilirlik ve ilkeli duruşla anlam kazanır. Unutulmasın: Hesap vermeyen, kendini halka değil de sadece seçkin bir kadroya karşı sorumlu hisseden her yapı, bir gün ibretlik bir dosya olarak açılacaktır. Bu dünyada değilse bile, öbüründe. Oradaki hesap ise, çok daha zorlu olacaktır.

Bir selam borcumuz var.
"Birçok STK, bırakın büyük bütçeleri; kimi STK'nın zekâtı kadar dahi maddi kaynağa sahip olmadan, gönüllüleriyle sahada var olmayı başaran bir vicdan mücadelesi yürütüyor.
Toplumunun derdine derman olmak için imkânsızı omuzlayan, karşılık beklemeden çalışan bu kuruluşlara selam olsun."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yahya ÖGER Arşivi
SON YAZILAR