İnternet, hayatımızın vazgeçilmez parçası oldu. Her gün milyarlarca insan bilgiye erişiyor, sosyalleşiyor, alışveriş yapıyor ve eğleniyor. Ancak son yıllarda ortaya atılan bir iddia var ki, kulağa bilim kurgu gibi geliyor: “Ölü İnternet Teoremi.” Peki, nedir bu teorem ve neden konuşuluyor?

Ölü İnternet Teoremi, internetin büyük bir kısmının artık gerçek insanlar tarafından değil, yapay zekâlar, botlar ve otomatik programlar tarafından yönetildiği ve bu yüzden aslında “ölü” olduğu düşüncesini savunuyor. Yani; sosyal medya platformlarında gördüğümüz içeriklerin, yorumların, hatta kullanıcıların çoğu gerçek değil, bilgisayar tarafından yaratılmış. İnsan etkileşiminin azaldığı, yüzeysel ve yapay bir dijital dünyanın hakim olduğu öne sürülüyor.

Bu teori, özellikle büyük teknoloji şirketlerinin içerik üretimini ve kullanıcı davranışlarını kontrol etmek için yapay zekâ ve otomasyon kullandığı gözlemiyle güç kazanıyor. Bazıları, sosyal medya akışlarının, haberlerin hatta bazı blogların ve forumların artık insan katkısından çok algoritmalar tarafından şekillendirildiğini düşünüyor.

Elbette bu iddialar bilimsel olarak kesinleşmiş değil; ancak internet kullanıcıları arasında artan “sanal gerçeklik” hissi, dijital etkileşimlerdeki samimiyet eksikliği, ve yapay içeriklerin yaygınlaşması bu teoriyi merak konusu haline getiriyor. İnternetin “canlı”, dinamik ve insan odaklı yapısından çok, yapay bir senaryo sahnesine dönüşme ihtimali tartışılıyor.

Ölü İnternet Teoremi bize, dijital dünyadaki gerçeklik algımızı sorgulatıyor. Gerçek insanlarla mı konuşuyoruz? Paylaşılan içerikler ne kadar samimi? Sosyal medya ve dijital platformlar ne kadar “gerçek” ve ne kadar yapay?

Sonuç olarak, bu teorem modern çağın bir tür uyarısı gibi. İnternet ne kadar gelişirse gelişsin, onu yaşayan ve anlamlandıran asıl unsur hep insan olacaktır. Yoksa elimizde, yüzeyde sürekli akan, ama içinde insan ruhu olmayan bir “ölü ağ” mı kalır?