GELECEĞİNİ MAMUR EDEMEYEN MEMUR OLMAK
Memur kimdir diye arama motoruna yazarsanız önünüze , Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendiren kimsedir şeklinde çıkar.
Toplumsal bazda memura bakış, kendi ve ailesinin geleceğini güvenceye almak için devlete sırtını dayayan şeklinde bilinir, hata kimi sosyal gruplar içinde rutin işlerle uğraşan bu emekçi grub için, işini ikinci plana itip "salla başını al maaşını" tayfası olarak görülmektedir.
Mart 2024 itibarıyla kamuda 5.238.424 kişi istihdam edilmiş %66,3'ü kadrolu, %7,2'si sözleşmeli personelden oluşuyor.1,3 milyon kamu işçisi ise toplam kamu personeli sayısının %24,5'ine tekabül ediyor.
Bu sayı fazla mıdır,değil midir tartışıla dursun (Ki bana sorarsanız hantallaşan bir yapı içinde bu rakamın yarısı bile fazladır.) 2021 verilerine OECD ortalaması yüzde 18,6, Türkiye’de bu oran yüzde 13,4 olarak kaydedilmiştir.Türkiye 36 ülke içinde 31. sırada yer alarak OECD ortalamasının gerisinde olduğu görülebiliyor.
AB ülkelerinde kamu sektörü genellikle küçük bir orana sahiptir.
Türkiye gibi ülkelerde ömrünün yarısından fazlasını kamu hizmetine adayan memurun, iş yükü ağırlığı tartışılsa da, memurun toplum gözünde itibarı gittikçe zayıflamaktadır.
Elbette bunun altında yatan onlarca sebep mevcuttur. Bürokrasi ve yavaşlık,maaş düşüklüğü ve ücret dengesizliği,liyakat,kariyer ilerleme, monotonluk,esneklik eksikliği,sosyal güvenlik,emeklilik sistemi,torpil vs...
Özel sektörün çalışma alanının daraltılmış olması, ekonomik çıkmaz, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda atılan yanlış adımlar, bireylerin devlet kurumlarında çalışma isteği ,hizmet etme aşkından ziyade kendini güvenceye alma refleksi kaynaklıdır.Aidiyetlik duygusu ile bağlanmamış, kimi çalışanda; savsaklama,rehavet, suistimal, mental yorgunluk, bulunduğu konumu kişisel menfaati için kötüye kullanma durumunu da meydana getirmektir.
Kamu ile aidiyet duygusu yitirenler öyle bir hâle evrildi ki,kamuda çok çalışmak enayilik şeklinde lanse edilip 'Aman sen mi kurtaracaksın bak keyfine" şeklinde telkinlere bile yol açar hale geldi.
Özelikle liyakatsizlik ve torpil kamu hizmetinin verimliliğini düşürdüğü gibi görünmez bir kast sisteminin oluşmasına da sebebiyet veriyor, bunun en bariz örneği,mesai saatleri dışında da amir memur ilişkisinin devam etmesidir.Akademik ile idari kadroların ortak kullanım alanlarında bu görünmez kast sistemi ile karşılaşmak ta mümkündür.
Memur sendikalarının sesinin cılız kalması, genel itibari ile hak arayışları önceliğinde dinî inanç, siyasal düşünce, üye kazanımı temelli olunca, kurumlarda moral motivasyonunun düşüşüne sebebiyet vermektedir.Memurun hayatını idame etmesinde,geleceğini mamur etmede pek te başarılı olmadığını görüyoruz.
Buraya şimdilik bir nokta koyalım.
Şehit ailelerine devlet kurumları istihdamında yer verilmesine karşı değilim. Söz konusu canını bedel olarak veren bu ailelerin el üstünde tutulması, ayrıcalıkların tanınması devletin en büyük görevlerinden biri olması gerekmektedir. Özelikle ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik konumu, iç ve dış tehditlere karşı canla başla çalışan personelin motivasyonunu artırmak için bu çalışmalar elzemdir, Şehadetin yüceliğini dini literaturda okumuş ve yıllarca anlatmış biri olarak kimsenin hedef tahtasına oturtulmak istemem. Şehadetin karşılığının, geride kalan aileye memuriyetten çok daha büyük olduğu ve olması gerektiğini unutmamak lazım.
Kamuda İstihdam Edilen Şehit Yakını, Gazi ve Gazi Yakını 1996 istihdam hakkı ile uygulamaya konmuştur. 31 Ocak 2025'te 50.630'a ulaşmıştır.
İstihdamın büyük bir kısmı, şehitlerin eşleri, çocukları, anne ve babaları gibi yakınları için sağlanmaktadır. Bu atamalar, devletin şehit ailelerine ve gazilere verdiği değeri ve bu bireylerin topluma kazandırılmalarını amaçlayan önemli bir politikadır. Bu tür çalışmalar şehit yakınlarına yönelik toplumsal destek ve dayanışma kapsamında önemli bir yer tutmaktadır,
Türkiye'de şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınlarına kamu kurumlarında istihdam hakkı tanınmakla birlikte, bu kişilerin hangi alanlarda görev aldıkları ve bu istihdamın nasıl bir dağılım gösterdiği konusu daha karmaşık olabilir.
1. İstihdamın Sınırlı Alanlarda Olması: Şehit yakınları ve gazilere sağlanan istihdam genellikle belirli ve sınırlı alanlarda yoğunlaşabilir. Kamu kurumlarında şehit yakınlarının ve gazilerin işe alındığı pozisyonlar, genellikle idari, hizmet ve bürokratik alanlarda yoğunlaşmakta olup, daha teknik veya uzmanlık gerektiren alanlar sınırlı olabilir. Bu da, bazı şehit yakınlarının ve gazilerinin, niteliklerine ve eğitimlerine uygun olmayan pozisyonlarda çalışmasına neden olabilir.
2. Atama Süreçlerindeki Kısıtlamalar: Devlet memuru atamaları genellikle belirli bir prosedüre dayanır. Bu prosedür, başvuru sahiplerinin kişisel durumlarına göre belirli kriterlere uymasını gerektirir. Ancak, şehit yakınlarının atanması bazen yalnızca yerleşim yerlerine yakın bölgelerde olabilmektedir. Bu durum da, daha geniş çapta yerleşim yerleri veya bölgelerde atama yapılan kişilerin işlerinin, uzmanlık alanlarına tam olarak uymadığına yol açabilir.
3. Eğitim ve Yetkinlik Farklılıkları: Şehit yakınlarının büyük bir kısmı, özel sektördeki rekabet ortamına göre daha sınırlı eğitimlere sahip olabilirler. Bu nedenle, devlet dairelerinde çalışmaya başladıklarında, uzmanlık gerektiren alanlarda yetersiz kalabilirler. Bu da, daha düşük seviyede, genellikle görevli personel olarak çalışmaya devam etmelerine neden olabilir.
4. Kariyer İlerleme Zorlukları: Kamuda istihdam edilen şehit yakınları, başlangıçta işe alındıkları pozisyonlarda sınırlı kariyer ilerlemesi görebilir. Liyakat sistemine dayalı terfi ve yükselme fırsatları, bazen şehit yakınlarının özel durumu ile dengelemek zor olabilir. Bu da, bazı şehit yakınlarının daha düşük statüde kalmasına yol açabilir.
Şehit ailelerinin,devlet kurumlarında istihdamı, devletin toplumsal destek sağlama politikasının bir parçası olsa da, bu personelin çoğu bazen uzmanlık alanlarına uygun olmayan görevlerde çalışmak durumunda kalabiliyor. Bu durum, hem aileler hem de kamu yönetimi açısından çeşitli zorluklar ve dengesizlikler yaratabilir.
2018/4 Genelgesinde "Kamu idarelerince, öğrenim durumları sebebiyle mevzuat gereği hizmetli kadrolarına atanmış şehit ve gazi yakınlarının büro hizmetlerinde görevlendirilmesi hususuna azami özen gösterilecektir."ibaresinin istisnai de olsa kimi şehit yakınları tarafından suistimal edildiği ve birimlerde iş barışının bozulmasına sebebiyet verdiği görülmüştür.
Şehit yakınları ve gazilerin daha verimli ve uygun alanlarda istihdam edilmeleri için;Eğitim ve mesleki gelişim destekleri,mesleki eğitim programları,uzmanlık kursları,kariyer yönlendirme ve danışmanlık hizmetleri,bireysel yönlendirme,istihdamın daha esnek hale getirilmesi,hibrid çalışma modelleri,karmaşık görevlerde görev verilmesi,liyakat ve terfi sisteminin güçlendirilmesi,özelleşmiş terfi programları,pozisyonların ihtiyaca göre yeniden belirlenmesi
İhtiyaç analizi,atama sisteminde esneklik,kamuda istihdamda denge sağlanması,
adaletli,şeffaf atama süreçleri,
atamaların coğrafi olarak esnek hale getirilmesi,psiko-sosyal destek programları uygulanarak problemlerin minimize edilmesi ve aidiyet duygusunu geliştirecektir.
Biliyorum ki sesimizi duyun olmayacak, olan da yazıda bize karşı kullanacağı açığımızı bulmaya çalışacaktır."Benim devletim" olarak bildiğim ve tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğuna iman ettiğim kamuda çalışanlara canı gönülden teşekkür ederim.
4 kişilik bir memur ailesinin açlık sınırı 27 bin 270 lira, yoksulluk sınırı 73 bin 651 liraya yükseldiği bir ülkede ekseri memurun yoksulluk,emeklinin açlıkla sınırı altında bir ücretle hayatını mamur etmede zorladığını iktidar da,muhalefet cenahı da çok iyi biliyor.
İmkan ve fırsatlar kısıtlı olsa da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi inanç ve umutla yola devam etmekten vazgeçmemek lazımdır.
Emek ve alın teri kişinin en büyük kazancıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.