Televizyon ve Yozlaşma

Bugün televizyonu açtığınızda karşınıza çıkan tablo net:
Sadakat yok, ihanet var.
Aile yok, parçalanmış ilişkiler var.
Ahlak yok, sefahat ve çarpık değerler hâkim.

Türk dizi sektörü son on yılda dünyaya açıldı. Latin Amerika’dan Balkanlar’a, Orta Doğu’dan Avrupa’ya dizilerimiz milyonlarca kişi tarafından izleniyor. Ama bu başarı, ülkenin en temel sigortası olan aileyi ve toplumsal değerleri tehdit eden bir araca dönüştü. Gayrimeşru ilişkiler, şiddet, lüks hayatın yüceltilmesi, toplumun geleceğini yavaş yavaş erozyona uğratıyor.

Batı Bile Önlem Alıyor

Batı, kendi toplumlarının değerlerini korumak için sert önlemler alıyor.
Almanya’da çocukların izleyebileceği yayınlar sıkı şekilde kontrol ediliyor.
İngiltere’de Ofcom, aileyi hedef alan içerikleri 21.00’den önce yasaklıyor.
ABD’de FCC, cinsellik ve şiddet içeren programlara milyon dolarlık cezalar kesiyor.

Peki bizde durum ne? RTÜK zaman zaman uyarı ve cezalar uygulasa da ekranlar, yozlaşmanın en kolay pazarına dönmüş durumda. Prime time’da aileyi hedef alan diziler, gayrimeşru ilişkileri “aşk” olarak sunuyor. Milyonlarca kişi her akşam bunu izlerken, gençlerin bilinçaltı işgal ediliyor.

Etkinlikler ve Popüler Kültür

Sorun sadece dizilerle sınırlı değil.
Festival veya etkinlik adı altında yozlaşmayı topluma dayatan organizasyonlar, gençlerin değer algısını çarpıtıyor.
Avrupa’da “Pride” yürüyüşleri, Amerika’da Hollywood propagandaları… Bugün aynı oyun Türkiye’ye de ihraç ediliyor. Sosyal medya ile birleşince bu sinsi ve hızlı bir tahribat yaratıyor.

Sosyal Medya Saldırıları

Tehlike artık daha da vahim.
Sosyal medya üzerinden aile değerlerine, toplumun saygın şahsiyetlerine ve Hz. Peygamber’e hakaretler yapılıyor.
Eğer bu saldırılar hükümeti zora sokmak amacıyla planlıysa, mesele çok daha ciddi. Bu, sadece inanç düşmanlığı değil; milli birlik ve toplumsal huzura doğrudan bir saldırıdır.

Kurumlar ve Siyasi Partiler Görev Başında

Kurumlar önlem almaya çalışıyor, ama yeterli değil.
Başta ana muhalefet olmak üzere tüm siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları, toplumun temel değerlerini korumak için dik durmalı. Aileyi ve değerleri korumak partiler üstü bir meseledir; milli varlığımızın teminatıdır.

Tarihten Ders Alınmalı

Bir toplumun çöküşü, aileden başlar.
Roma İmparatorluğu, aileyi kaybettiğinde çöktü.
Osmanlı, ahlaki zemin kaybolduğunda parçalandı.
Batı, demografik çöküş ve yozlaşmanın ağır bedelini ödüyor. Türkiye, aynı hatayı yapmak istemiyorsa sessizlik sona ermeli.

Sanat Özgür Olmalı, Ama…

Sanat özgürdür. Ama özgürlük adı altında toplumu yozlaştırmak sanat değil, ihanettir. Yapımcılar, yönetmenler ve senaristler, ellerinde tuttukları gücün toplum üzerindeki etkisini fark etmeli.
Türkiye’nin dizileri dünya çapında izlenebilir. Ama ihanet, aile düşmanlığı ve kutsallarımıza hakaret yoluyla değil, kültürel değerlerimizi ve aileyi yücelten içeriklerle olmalı.
Unutmayalım: Ailesini ve inançlarını kaybeden toplum, her şeyini kaybeder.