Mümin Ağcakaya

Mümin Ağcakaya

TANRIÇALIKTAN EV KÖLELİĞİNE DÜŞÜŞ

TANRIÇALIKTAN EV KÖLELİĞİNE DÜŞÜŞ

         İnsanın uygarlığa geçmesiyle birlikte; kadın-erkeğin toplum içerisindeki ilişkileri de şekillenmeye başlıyor. Cinslerin toplumdaki yerlerini ve konumlarını üretim ilişkileri, gelenek, görenek ve inançları belirliyor.

 O dönemde kadın, yaşamsal maddelerin temin edilmesinden ve insan soyunu devam ettirmesinden dolayı bereket tanrıçası olarak kutsanmıştır. Kadının bu konumu mitolojilerde de kendini hissettirmektedir. Mezopotamya'da bereketin simgesi olan kadın tanrıça İştar’la temsil edilir iken, Mısır'da İsis, Yunan'da Demeter, Roma'da Venüs'tür. Tarih öncesi Mezopotamya’dan Asya’ya ve Latin Amerika’ya kadar hemen hemen bütün kıtalarda; zaman ve mekânlar değişse de kadın, birçok kültür ve uygarlıkta, bereket tanrıçası olarak kutsanmıştır.

 Bilgelikte de kadın önemli bir statü sahibi oluyor. Mezopotamya'da bilgelik tanrıçası Nebu, Mısır'da Thof, Yunan'da Atena, Roma'da Minerva olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca bereket ve bilgelik sıfatlarından başka kadına yaratıcılık tanrıçası olma işlevinden başka; aşk ve güzellik tanrıçalığı gibi daha birçok alanda tanrıçalık mertebesiyle onurlandırılmışlardır. Çok tanrılı dinlerin egemen olduğu bu uygarlıklarda hemen her misyonun tanrıları ve tanrıçaları vardır.

Kadın bu konumunu; anaerkil toplumdan, ataerkil topluma geçişle birlikte, kaybediyor. Mülkiyet ilişkilerinde erkek egemenliği ele geçirmesiyle kadını tanrıçalıktan çıkarıyor. Kadını mülk durumuna dönüştürüyor. Kral tanrılar eliyle kadın, kötülüğün kaynağı olarak sunulmaya başlıyor ve bu yaklaşımını topluma benimsetiyor. Kadın aleyhine bu durumun gelişmesinde sınıflı topluma geçişin belirleyici bir rolü vardır. Eski konumunu yitirerek ikinci sınıf konumuna düşen kadın, sonraki tarihi süreçten günümüze kadar emek ve cins sömürüsüne maruz kalmaktan kurtulamayacaktır.

 Kadın, ilkin Sümer'de toplumsal anlamda erkekten geri kalmaya başlıyor ve giderek de toplumu denetleme ve yönetme egemenliğini erkeğe kaptırıyor.

Eski Anadolu ve Mezopotamya kadını üstüne yapılan araştırmalar, bundan 4000 yıl önce kadının statüsünün birçok açıdan bugünkünden daha ileri düzeyde olduğunu göstermektedir. 

   Anadolu'nun ilk imparatorluğu Hititler ‘de aile anaerkildir. Kadın çalışan konumundadır. Çanak-çömlek yapımı, dokumacılık, tarım, ev içi uğraşılar genellikle kadının iş sahası ve yükümlülükleri kapsamındadır.

 Anadolu'da Asur ticaret kolonileri çağında hür kadınların yalnız ev kadını olmayıp, hayatın başka alanlarında ve özellikle ticaret işlerinde erkek gibi rol üstlendiklerini gösteriyor. Bu dönemde Anadolu ve Mezopotamya'da yaşayan kadınlar, kendi başlarına iş hayatına atılıyor ve her çeşit umumi işlemlerde yer alıyordu. Bu dönemde kadın; erkekten aşağı, ikinci sınıf bir vatandaş olarak görülmüyordu. Evlilik kurumunda da, eşler tamamıyla aynı haklara sahipti ve ayrılma durumunda kazanılan mallar eşit bölüşülüyordu. Boşanma yetkisi, her ikisine de tanınıyor ve çocuğun verasetini de anne alabiliyordu.  

M. S. 3. Yüzyılda ortaya çıkıp, Mezopotamya'nın ve Asya'nın birçok bölgelerinde etkili olan; Mani felsefesinde kadının, mülkiyet aracı olarak görülmesine, cariyelik sistemine ve çok kadınla evlenmeye karşı çıkmıştır.

Kadın genel olarak, erk olma ve toplum içindeki konumunu kaybetmesine karşın, merkezi egemenliklerin uzağında kalan; kendi yerel gelenek ve göreneklerini devam ettiren kırsal bölgelerin birçoğunda kadın; şehir merkezlerine göre konumunu daha uzun süre koruyabilmiştir.

Özellikle kapitalist toplum aşamasında kadın geçmiş toplumdan kalan özgürlüklerinden daha da geriye düşmüştür. Bu dönemde yoğun emek ve cins sömürüsüne maruz kalan kadın; geliştirdiği feminizm hareketleriyle özgürlüğünün yolunu aramaya çalışmıştır.

 Günümüzde kadının özgürleşme çabaları daha da yoğunlaşarak dünya da jinenoloji adı altında felsefelerini oluşturma çalışmaktadırlar.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mümin Ağcakaya Arşivi
SON YAZILAR