Mustafa Nesim Sevinç

Mustafa Nesim Sevinç

Yenidünya düzeni

Yenidünya düzeni

Son dönemde İsrail-İran arasında tansiyon yükselince, Her krizde piyasaya sürülen o tanıdık slogan yine sahneye çıktı: "Yeni Dünya Düzeni kuruluyor!" Sanki birileri global bir mobilya mağazasından yeni bir düzen sipariş etmiş de kurulumunu bekliyormuş gibi... Oysa tarih, dünya siyasetinin asla sabit bir düzene dayanmadığını, aksine güçlü aktörlerin stratejik hamleleriyle sürekli değişen bir "alan kapma" oyunu olduğunu fısıldar.

"Yeni Dünya Düzeni" kavramı, çoğu zaman güçlülerin hamlelerini meşrulaştırmak için kullandığı, içi boş ama havalı bir söylemdir. Gerçek olan şudur: Devletler çıkarları neyi gerektiriyorsa taşları yerinden oynatır ve konjonktür rüzgârı nereden eserse yelkenlerini oraya çevirir.

Tarih diyor ki: "Düzen" Dediğiniz, Mürekkebi Kurumadan Bozulan Anlaşmalardır”.

Buna birkaç örnek vermek gerekirse:

Vestfalya Antlaşması (1648) ve Sonrası: Avrupa'daki mezhep savaşlarını bitiren bu antlaşma, ulus-devlet sisteminin temelini attı. Harika bir "düzen"di, ta ki Napolyon Savaşları (1803-1815) sahneye çıkıp "Sizin düzeniniz buraya kadarmış!" diyene kadar. Fransız Devrimi'nin fikirleri ve Napolyon'un askeri dehası, Avrupa haritasını adeta bir karalama defterine çevirdi.

Viyana Kongresi (1815) ve "Süper Güçler Konseri": Napolyon sonrası "bir daha böyle şeyler yaşamayalım" diyen dönemin rock yıldızı diplomatları (Metternich ve arkadaşları), Avrupa'da bir güç dengesi kurdu. Ancak bu sistem de 19. yüzyıldaki milliyetçilik akımları ve Almanya'nın "Merhaba, ben de oyuna katıldım" demesiyle (1871) emekliye ayrıldı.

Versailles (1919) ve İki Savaş Arası Mola: I. Dünya Savaşı sonrası kurulan "ebedi barış düzeni", ağır yaptırımlarla öyle bir temel üzerine oturtuldu ki, II. Dünya Savaşı'nı tetiklemekten başka bir işe yaramadı. Tarihçi E.H. Carr'ın dediği gibi: "Zafer kazananların dayattığı düzen, mağlupların intikam arzusunu besleyen en iyi yakıttır."

Soğuk Savaş ve Kırılgan Dengeler: ABD ve SSCB arasındaki nükleer caydırıcılık, nükleer füzelerin gölgesinde garip bir "istikrar" illüzyonu yarattı (tabii adına "istikrar" denirse). Ancak Vietnam, Küba Krizi ve Afganistan gibi vekâlet savaşları, büyük patronların bilek güreşinin hiç bitmediğini acı bir şekilde gösterdi.

Peki, bilim insanları ne diyor? (Spoiler, onlar da inanmıyor)

Noam Chomsky: "Yeni Dünya Düzeni retoriği, egemen güçlerin emperyal çıkarlarını yeniden paketleyip 'halkın yararına' diye sunduğu bir pazarlama hilesidir."

Henry Kissinger: "Uluslararası sistem kaotiktir. Düzen dediğimiz şey, güçlülerin çıkarlarının geçici olarak çakıştığı o nadir anlardır."

John Mearsheimer: "Devletler asla kalıcı bir düzen aramaz. Onlar, güçlerini maksimuma çıkarmak için her fırsatı değerlendiren birer makinedir."

Tarih bize gösteriyor ki Elitlerin savaşı, halkların acısıdır.

Tüm bu çatışmaların değişmeyen bir ortak noktası var: Savaş kararlarını alanlar elitler, bedelini ödeyenler ise sıradan insanlar oluyor.

Napolyon Savaşları: Avrupa'yı yeniden şekillendiren bu savaşlarda milyonlarca insan öldü, ama son kararı Viyana'da şık salonlarda purosunu tüttüren bir avuç diplomat verdi.

I. Dünya Savaşı: Saraybosna'da bir prensin öldürülmesiyle başlayan ve "Aman canım, Noel'e kadar biter" denilen savaş, 20 milyon cana mal oldu. Savaş sonrası haritaları ise Wilson, Lloyd George ve Clemenceau gibi birkaç lider kendi keyiflerine göre çizdi.

Soğuk Savaş Vekâlet Savaşları: Vietnam'da, Angola'da, Orta Amerika'da yaşanan katliamlar, Washington ve Moskova'daki liderlerin güç mücadelesinin acı faturasıydı. Bugün bile Ortadoğu'daki çatışmalarda halklar yerinden yurdundan olurken, silah şirketleri bilançolarını parlatmakla meşgul…

Günümüzdeki İran-İsrail çatışması, "yeni bir düzenin doğum sancısı" değil, bölgesel güç mücadelesinin bir perdesidir. Tahran'daki yöneticilerle Tel Aviv'deki politikacılar stratejik hamleler yaparken, kaybedenler listesinin en başında yine Filistinli ve İranlı siviller yer alıyor. Ukrayna Savaşı da farklı değil; Batılı liderler ve Putin arasındaki güç mücadelesi, binlerce Ukraynalı ve Rus gencinin hayatına, milyonlarca insanın ise mülteciliğine mal oldu.

Yani, yeni düzen değil, aynı tas aynı hamam. Evet, tarih "Yeni Dünya Düzeni" iddialarının ne kadar boş olduğunu kanıtlıyor. Devletler, güçlerini artırmak için her zaman taşları yeniden kuracaktır. Ama unutmamak gerekir ki, bu hamlelerin gerçek mağdurları, savaş meydanlarında ölen askerler, bombalarla evsiz kalan çocuklar ve açlığa mahkûm edilen halklardır.

Dünya siyaseti bir satranç tahtasıdır; hamleler elitler tarafından yapılır, ama piyonlar daima halklar olur. Tek farkla: Gerçek hayatta piyonlar, tahtanın dışına itilince bir sonraki oyunda geri gelmezler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Nesim Sevinç Arşivi
SON YAZILAR