Yahya ÖGER

Yahya ÖGER

DEMOKRAT VE ADİL DURUŞ

DEMOKRAT VE ADİL DURUŞ

Siyaset, doğası gereği mücadele, çatışma ve çıkarlar arenasıdır. Bu alanın aktörleri çoğu zaman oy kazanmak, iktidarı korumak ya da muhalefeti büyütmek adına insanî ve ahlakî değerleri ikinci plana atarlar. Oysa gerçek liderlik ve kalıcı siyaset; rüzgâr hangi yönden eserse essin, adalet terazisini elden bırakmamak ve insana dair duyarlılığı hiçbir şartta feda etmemekle mümkündür. Bu duruş, her dönemde kolay olmamış, ancak tarihte iz bırakmış şahsiyetler, tam da bu zor olanı başarabildikleri için hâlâ hatırlanmaktadırlar.

Bir siyasetçinin demokrat olması, yalnızca seçimleri meşru kabul etmesiyle sınırlı değildir. Asıl demokrasi, kendi sesini bastırmaya çalışanlara dahi söz hakkı tanımakta, muhaliflerini de insanlık onuruna yaraşır şekilde muameleyle karşılamaktadır. Bugün pek çok siyasi tartışmada bu erdemli tavra rastlamak zorlaşmış olsa da, bunun imkânsız olduğunu söylemek tarih ve vicdan karşısında haksızlık olur.

Tarihten Bir Ders: Aliya'nın Sessiz İsyanı

Bosna’nın bilge lideri Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde ve ardından gelen savaşta, hem kendi halkını korumaya çalıştı hem de savaşın acımasızlığına karşı ahlaki duruşunu kaybetmedi. Ülkesine saldıranlara karşı askeri direnişi örgütlerken, düşman askerlerine bile işkenceyi yasakladı. “Biz onlar gibi olamayız. Onlar gibi davranırsak, savaşı kaybederiz,” diyordu. Kazanmak uğruna değerlerinden vazgeçmedi. Aliya’nın demokratik duyarlılığı, sadece savaş sonrasındaki çoğulcu anayasa çağrılarıyla değil, savaşın tam ortasında bile hukuk ve insan haklarına bağlılığını sürdürmesiyle öne çıkıyordu.

Bugünün siyasetinde de bu duruşa ihtiyaç var. Zira siyaset sadece iktidar oyunu değil, aynı zamanda bir ahlak sınavıdır. Bu sınavda başarılı olanlar, yalnızca seçim kazananlar değil, seçimi kaybetse bile vicdanları kazananlardır.

Güncel Bir Örnek: Merkel’in Mülteci Politikası

Almanya’nın eski başbakanı Angela Merkel, 2015 yılında Avrupa’nın en büyük sınavlarından biriyle karşı karşıya kaldığında, çoğu Avrupa liderinin aksine, ahlaki bir karar verdi. Milyonlarca Suriyeli mültecinin Avrupa kapılarına dayandığı o kritik dönemde Merkel, siyasi olarak büyük risk alarak “Kapılarımız açık” dedi. Bu karar, Almanya’da sağcı partilerin yükselmesine, kendi partisinde ciddi oy kayıplarına sebep oldu. Ancak Merkel, Avrupa’nın demokrasi ve insan hakları değerlerini yalnızca süslü metinlerde değil, uygulamada da savundu. Siyasi kariyerinin sonunda birçok kayıp yaşamış olabilir; ama tarih, onun kararını bir insanlık testi olarak hatırlayacak.

Bu örnekler, demokrat ve adil duruşun ne bir zayıflık ne de bir romantizm olduğunu; aksine uzun vadede kalıcılığı ve itibarı getiren bir sağlam karakter göstergesi olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de Duruş Sahibi Olmak

Türkiye gibi kutuplaşmanın derin olduğu ülkelerde bu duruşu korumak çok daha zordur. Zira iktidar da muhalefet de zaman zaman “ya bendensin ya da düşman” çizgisini dayatır. Ancak işte tam bu noktada, hakikatin ve vicdanın sesi olmak önemlidir. Örneğin, geçmişte yaşanmış pek çok olayda bazı gazeteciler, akademisyenler ya da sivil toplum önderleri, baskılara rağmen adaleti savunmuş, linç kültürüne katılmamıştır. İnsan hakları ihlallerine karşı ses çıkaran, sadece kendi mahallesinden olanları değil, her kim olursa olsun mağduru savunanlar, bu ülkede demokrasinin gerçek bekçileridir.

Adaletli olmak; kendi siyasi görüşünüzden biri yanlış yaptığında da eleştirebilmektir. Bu, karşı tarafı savunmak anlamına gelmez. Bu, ahlaklı ve ilkeli olmak demektir. Çünkü adalet, rüzgâra göre yön değiştiren bir bayrak değil; sabit bir pusuladır.

Sonuç: Vicdanın Rehberliği

Sert siyasi mücadelelerin ve kutuplaşmaların içinden geçerken, insanlar çoğu zaman ya taraf olmak ya da susmak zorunda hissediyor. Oysa üçüncü bir yol daha var: Vicdanlı bir şekilde konuşmak. Adil olmak, herkese hakkını vermek, ahlaki değerleri göz ardı etmemek... Bunlar yalnızca bireysel değil, toplumsal bir yükselişin de teminatıdır.

Bu duruş kolay değildir. Yalnız kalmayı, hedef gösterilmeyi, hatta dışlanmayı göze almayı gerektirir. Ama sonunda hakikatin ve ahlakın tarafında kalmak, insana hem iç huzuru hem de tarih önünde onurlu bir yer kazandırır. Politik çıkarların gelip geçtiği yerde, geriye kalan tek şey budur: İnsan olmak, insan kalmak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yahya ÖGER Arşivi
SON YAZILAR