Birsen İnal

Birsen İnal

DİYARBEKİR’DE ESKİ BAYRAMLARA DAİR

DİYARBEKİR’DE ESKİ BAYRAMLARA DAİR

 

‘Kimeeee kimeeee? Kaşıdaki dolaba heyyyyy!’

Bayram denince garip bir bir şekilde ironik bir duygu kaplar tüm benliğimi. Biraz mutlu biraz hüzünlü bir mazi canlanır gözümde. Kentimiz, mahallemiz, komşularımız, bayram yerimiz, göklere özgürce uçurduğumuz dolaplarımız, fırıncımız, terzimiz, berberimiz, natoramız, davulcumuz, çöpçümüz, kızdırıp düdüğünü öttürdüğümüz bekçi amcamız, toprak damlı bazalt taşlı evlerimiz, dedelerimi ve annemi görmedim ama nenem, babam, dayılarım, yengelerim, teyzelerim, kuzenlerim ve tabii ki de sabahın ilk ışıklarıyla beraber sokağımızı dolduran ellerinde şeker torbaları, ceplerinde bayram harçlıkları, yüzlerinde kocaman gülücükleri, bayramlık giysileriyle ebru sanatının en canlı renkleriyle boyanmış bir tablo misali çocuklar izlenesi bir film olur adeta... Haftalar öncesi başlardı hazırlıklar tüm kentte. Son iki günde ise doruğa ulaşırdı bu hazırlıklar tatlı bir telaş içinde. İlk hazırlık çocukları mutlu etme adına bayramlıklarla başlardı. Bayramlık giysilerimiz imkanlar dahilinde haftalar öncesinden alınırdı. Bayram akşamı gece yatarken başucumuza koyup sabahladığımız bayramlıklarımız. Belki eski bayramların asıl manasıdır bu bayramlıklı talı rüyalarla dolu uykumuz... Sabahleyin kalktığımızda öncelikle kınalı ellerimizi temizlerdik. Akşamdan sevincini yaşadığımız bayramlıklarımızı giyinip ayna karşısında kendimizi mutlu prenses ve prens gibi görmenin sevinciyle tıpkı bir havai fişek ışıltıları gibi açardık renk cümbüşüyle evlerde, sokaklarda, bayram yerlerinde... Eğer ki bayram dayanamayıp bayram öncesi giymişsek bayramlıklarımızı sokakta kopardı küçük kıyamet. "Bayram üstüne s.çtı!"çığlıklarıyla kızgınca ve küskünce tutardık evin yolunu... - Nene nene hele bah o qıza, bahan deyî ki "Bayram üstüne s.çtı!... "

-E ox oldî sahan bin kere dedim ki bayram gelmeden giyme. Sen beni dinlemisen ki! Tez gêt soy üstündekileri, gel bahan el at. Viiii bu nedir, ma ben tek başima nasıl bitirirem bu qeder işi. Allah'tan korx.

-Tamam nene, tamam hadır geliyem, sahan camlari siliyem, eyne gibi parlatacagam, bayramın şerefine.- Ha bêle işte, Allah qızîmî rexet êde, ikimiz barabar yapagın ki işimiz tez bîte, hemama gidecagız. -Hele o mutbaga bax, bilmîyem dayın o kablari qalaya götürdü yoxsa götürmedi?

........

Evlerde genel temizlik yapılır, bakır kaplar kalaya gönderilirdi. Sanki bir daha temizlik yapılmayacakmış gibi her şeyler kırklanırdı. Mevsimine göre halılar silkelenir, silinir, kilimler yıkanır, yün yataklar önceden silkelenir, kabartılır, yüzleri yıkanırdı. Camlar, tavan direkleri, kiler mahferleri silinir temizlenirdi. İki gün kala evin hanımları hamama giderlerdi. - Nene işte hemam torbasini hazirlîyam, ne ne bıraxam içine?

-Ma niye bilmîsen, o boyda kalmîyasan. Senin tayların uşax baxîlar.

-Nene Allah'î sevîsen bırax bahan qızmagi nerdese Gulê Bacî gelir şimdi.

-O dilin kopmîye senin, hêç sözün altında kalmîsan. Badîyeleri, kildanî, tasî, kilimî, kımıtlarîmizî eyîcene yerleştir torbaya. Elin tez tut.-Kolay gele bacım, işiz bitmedi? Dünegin ben gêttim hemama de sen göredin, et etin üstüne, tas tasın üstünedî. Helal gêttim, xeram geldim. Allah o bê’ar qarîlari ala belki. Bî tas su için çekişîdiler.

-Yox komşî bizim günümüzde o qarîlar yoxtur. Biz birbirimize saygi gösterîyıx. Töbe çıtımiz çıxmi.

-Nene bize su böregi yapmîsan?

-Vuuuu nenen su böregini heç kimse yapamî Valla. Êle ince açıki üzen tutsan o tarafi görîsen.

Nurlar içinde yatsın Cemile ninemin (anneannem) açtığı su böreğinin lezzetine bir daha dair yerde rastlamadım. Ben de elinin önünde yardımcısıydım. Nenem yufkaları açar, yengem haşlar ben de süzgeç üstünde kurulardım... Uzun olaydî o günler, xer û bereket, qedir û kıymet, îzzet û îkram günleri, şükürlü günlerdi... Sıra çörekteydi, o eşssiz lezzeti bugün ne kadar da uğraşsam yakalayamıyorum. Geceden mayalanırdı koca teştlerde çörek hamuru. Değirmenden gelen una mayana, mahlep, kara çörek otu karıştırılırarak sarı yağla yoğrulurdu. Sabah ekşi hamurun odaya yayılan kokusuyla uyanırdık. - Çapa çapa gêt Tümes dayîya sor hele xamurî ne zaman aparax fırına. Ben deîyem ki gece yatmadan yogurax, sebex tezden aparax, xevlet olîr.

-Êyîcesne yogur, xamur çik çik edecax elin dibinde, yoxsa çörek güzel olmaz ha. Gerek elen de yapîşmîya usîlî odur. Üstünü çox örtmte, sebeh tezden kaxax yapax.

-Bahan simit yapisan? Nene ne olî ma ben de yapam.

-Êêê tamam sen bardaxla, çatlala kaşıxla şekil ver ben de örük yapam.

-Tembahat edesen koltuga bizim çöregi, yoxsa içî xamur kalir ha.

-Viii êle söleme, Fırınçî Tümesîn üstüne fırıncilix heram ola. Onun çıxardıgi ekmegi, çöregi bu memlektte kim yapî kî?

........

Bayram akşamlarının telaşı daha bir başkaydı. Erkekler bayram akşamı hamama giderlerdi. Bayramı temiz bedenle karşılamak adettendi. Hamamların önünde kuyruklar oluşurdu. O gece bütün hamamlar, terziler, berberler, fırınlar sabaha kadar açık olurdu. Esnaflar bayramları dört gözle beklerlerdi. Bayramlarda işler artar ve bahşişler verilirdi. Bayram bereketiyle gelirdi güzel Diyarbekir'imize. Evin hanımları o akşamı uykusuz geçirirlerdi. Bayram yemekleri yapılırdı sabaha kadar. Sabah kahvaltıda yemek yenirdi büyük bir çoğunlukla. Mevsimine göre kuru fasulye pilav, meftune, dolma, tavuk ya da hindi dolması, zeytinyağlı dolma-sarma pişirilirdi. Su böreği, baklava açılırdı. Sütlaç zerde ve hoşaf vazgeçilmeziydi bayramların. Yaz olsun kış olsun bayram günlerinde neşe saçılırdı kentimize. Sabaha karşı mahalle davulların sesiyle uyanırdı. Sonra atılan son topla sabah namazı ilan olur, ardından da ezan sesiyle birlikte sokaklar hareketlenirdi. Ermeni ve Süryani komşularımız her zaman olduğu gibi bayram sabahında da bizden önce kalkıp küçe kapılarının önünü süpürüp, taşları tek tek yıkamış olurlardı ki Müslüman komşu erkekleri sabah namazı için camiye giderlerken kirli sokaklardan geçmesinler diye... Ne kadar düşündürücü... .- Haydi Yallah deyin kalkın, siz de abdestinizi alın, namazınızı kılın, Kur'an okuyun. Bayram sabahı yatmak iyi değildir. Rahmetli Sıddık dayımın sesiyle uyanırdık bayram sabahları. Erkekler camiye, oradan da kabristana giderlerdi. Erkeklerle beraber bayramlıklarını giymiş çocuklar da camiye giderlerdi çoğu kez. Evin hanımları da namaz sonrası ya evde ya da kabristana giderek Kur'an okurlardı. Erkeklerin eve dönüşüyle bayramlaşama başlardı. Büyüklerin elleri öpülür, harçlıklar cebe, halkalı Antep şekerleri de diğer cebe inerdi. Tüm ailenin sevgiyle etrafında toplandığı büyük sinilerde keyifle hazırlanan bayram yemekleri büyük bir keyifle yenirdi. Gelen her misafire de zorla da olsa yemek yedirilirdi. Bazen evde adım atacak yer kalmazdı. Otuz gün biz oruçluyken saygıdan dolayı önümüzde ağızlarına bir yudum su almayan komşularımızın payı da gönderilirdi. Eskiden evler küçüktü misafir çoktu, şimdi evler büyük misafir yok... Kahvaltı sonrası biz çocukları tutana aşk olsun. Ceplerimiz dolu dolu tutardık bayram yerinin yolunu. Bayram yeri mahşeri kalabalık, satıcılar bir yanda, salıncaklarda salınan çocukların şen kahkahaları bir yanda, davul sesi diğer yanda. Tahta dolaplar (salıncaklar) günler öncesi kurulmuş olurdu. Küçükler oturaklı genişçe olan alçak dolaplarda sallanır. Kimleri takla dolaplarda adrenalin peşinde, kimileri de çevrenin hayran bakışlarıyla yüksek salıncaklarda naralar atarak gökyüzüne doğru süzülürlerdi. Alçakta kalan salıncaktakine ‘HALA HALA HEEEEE! KİMEEEE KİMEEEE? KARŞIDAKİ DOLABA HEYYYYY!’ sevinç naraları eşliğinde, ipleri koparırcasına caka satılırdı.... Öğlenden sonra ise

süslü faytonlara binip bayram şerefine getirilen filmleri izlemek üzere sinemaya gidilirdi. Diyarbekir'in efsanevi halk oyuncuları iki dirhem bir çekirdek giyindikleri yöresel giysileriyle bayram yerinin şeref konukları olurlardı. Ustaların oyunlarını izlemek için büyük bir izdiham yaşanırdı. Su fotoğrafı çekmek büyük bir keyifti. Siyah bez üzerine tersten yazılı DİYARBEKİR HATIRASI fonunun önünde verdiğimiz pozlar, bugün birçoğumuzun albümlerinin sarı sayfaları arasında yerini korumaktadır... Her bayram sabahı anne yerine bir avuç kara toprakla bayramlaşmanın verdiği buruklukla eski bayramları anlatmaya çalışmak çok zor dostlar…

İyi bayramlar

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Birsen İnal Arşivi
SON YAZILAR