Melis Doğan

Melis Doğan

Geri kalmış ve ezilen toplumlardaki sanat farkı

Geri kalmış ve ezilen toplumlardaki sanat farkı

Bu yazımda sizlere sanatın toplumlar arasındaki bağlarını ve getirilerini aktaracağım.

Öncelikle sanat denilince akla ilk gelen eylemler resim yapmak, şarkı söylemek gibi belli kalıplaşmış teoriler ile bilincimizde yer etmektedir. Bu kalıplar bizlere mantık çerçevesinde doğruyu dile getirse de bu kadar basite indirilmeyecek kadar derin bir anlam ifade etmektedir.

Sanat üstün yaratıcılık kavramının ötesinde olup aslında bir bakış açısı olarak bizlerin karşısına çıkmaktadır. Okurken nasıl bir bakış açısı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet, tam olarak ta bir bakış açısı. Sanatçı kendi penceresinden ifade ederken düşüncelerini karşıda ki bireyinde bu esnada kendi fikirlerini harmanlayarak ortaya çıkardığı anlamdır. Bizler sanatçının bize fikirlerini aktardığını düşünürken esasında kendimizin başrol olduğunu bilmeyiz.

Bunu uygun bir örnek ile açıklamak gerekirse en sevdiğiniz şarkıyı düşünün ve sizin gibi milyonlarca insanında o şarkıyı sevdiğini peki hissettiğiniz duygular gözünüzde canlanan hikayeler aynı mı ? Elbette farklı hikayeler , hisler ile sanatçının yaratmış olduğu zamana yolculuğumuzu gerçekleştiririz. Şimdi gelelim toplumlarda ki sanat bakış açılarına. Yukarda bahsettiğim olgudaki gibi sanat , sanatçı ve diğer bireyler arasında gerçekleşen diyaloglar aynı zamanda insana özgü olan empati yeteneğini besler. Bizler Batı toplumlarını sanat konusunda takdir ederken sadece olayı sanatı sevmek olarak alıyoruz.

Detaylıca incelendiğinde sanatın güzelliklerinden yararlanılma, emeğe verilen saygı, düşünce özgürlüğü, bireylerin olumlu-olumsuz görüşlerini aktardığı bir alan diyerek sıralayabiliriz. Orta Doğu toplumlarına bakacak olursak kısmende olsa gelenekten gelen sanatlarına bağlı, yeniliğe çok açık olmayan veya tamamen kapalı, ne geçmiş nede gelecekte oluşacak sanatları belli kalıplara sokarak hiçleştirme gibi daha az sanatla iç içe olduğunu görüp, düşünürüz.

Bu tarz toplumlarda sanatın adının olmaması insanlığında yok sayılmasıyla eş değerdir. Burada insanların düşünceleri prangaya vurulur. Yeniliğe açık olunmadığı gibi mevcut düzenden şikâyet etmeyip “kaderci” yaklaşıma boyun eğmek zorunda kalırlar. Bir başka düşünce gücünün himayesine çabuk girerler. Ve en önemlisi de sanatçı bu toplumlarda yok sayılarak sanatın getireceği toplumsal değişimlerin önüne duvarlar örülür. Burada sorun ne sanat nede sanatçıdadır. İnsanlık kavramının kendi isteklerine yön verme çaba ve gayesinde olup toplumlara bir şeyleri ikna etmede kolaylaştıracağını düşündükleri için sanatı ve sanatçıyı geride tutarlar.

Bu yüzden bizlerde toplumuzdaki değerlere, sanatımıza, sanatçımıza öncelikle insanlığımız için sahip çıkalım. Sonrasında sanatın güzellikleri bir bir üzerimize bir yağmur tanesi gibi yağdıktan sonra kirlilikleri yok edip pırıl pırıl bir Güneşin yarınlarına kapılarını açacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Melis Doğan Arşivi
SON YAZILAR