KRAL KAYBEDERSE, İNSAN KAZANIR…
Ben demiştim size:
kral kaybetmez.
Herkesin aksine en sevdiğim sensin ve bir de ben dememiş miydim?
Kral kaybederse saraylar saltanatlar çöker, kan da susar elbet bir gün, bu zulüm de biter, menekşeler de açılır ve menekşe kokusunda seni ararım yeniden; leylaklar da açar ve yeniden yeryüzü aşkın yüzü olur.
Kralın yenilgisi, insanın başlangıcıdır;
ki umutsuzluk asla yoktur, sadece mücadele vardır…
Ve kralların yıkıldığı yerde ahlak başlar,
İnanlığın direnişi başlar.
Kral kaybetmeli ki insan kazansın;
çünkü kralların düştüğü yerde insan ayağa kalkar…
Krallar kaybetmeli, yoksa hakikat nasıl ayağa kalkacak…
Yani anlayacağın sevgilim,
sen hiç ego tanımadın ki?
Narsist ve manipüleci
ne gemiler geçti içimden, border line,
ne trenler yattı koynumda,
ve şizofrenik ne uçaklar uçurdum sevişirken bulutlarda.
Ve sonunda şunu öğrendim:
egonun çöktüğü yerde insan doğar…Ben ölmeliyim ki sen doğasın.Ya da en iyisi ben ve sen ölmeliyiz ki biz doğsun.
Ben demiştim size:
kral kaybetmez.
Hepiniz kralın kaybetmesini bekliyordunuz, değil mi?
ellerinizi ovuştura ovuştura…
Ama ben demiştim:
Krallar kaybeder,
insan olanlar asla.
Herkesin kralın kaybedecek sandığı,
kralını kaybettiğine sevindiği,
mutlu olmayı, zafer ilan etmeyi beklediği o anda
kral kaybetmedi.Sandık açıldı, sanık idam edildi.
Ölümler oldu.
acılar oldu.
çöküşler, iflaslar oldu.
Dünyanın ağırlığı
bir anlığına kralın omuzlarına çöktü.
Ama kral neyi fark etti biliyor musun?
Kral egosunun diz çöktüğünü fark etti.
ve egonun diz çöktüğü yerden
yeniden ayağa kalkmayı öğrendi.
İlk kez,
egonun diz çöktüğü yerde
hakikatin ayakta durduğunu gördü, Kenan Baran!
Egonun yıkıldığı yer,
kral için bir çukur değil,
bir kapıydı.Bir kurtuluştu.
Kral, egosunun çöküşünden
yeniden ayağa kalkmayı öğrendi.
Daha az hükmederek,
daha çok anlayarak ve ağlayarak.
Daha az kazanarak,
daha çok insan kalarak.
Kral, insan olmayı öğrendi.
Ve en önemlisi şunu öğrendi:
her kaybetmek, kaybetmek değildir.
Kaybettiğini sandığın an,
aslında nereden yeniden başlayacağını
çözmen gereken andır.
Kaybettiğini sandığın yer, ilk düş, ilk diş- ilk gülüş/
bazen hayatın
tam başladığı yerdir.
Hiçbir şey mutlak kayıp değildir.
Her düşüşte yeniden ayağa kalkmak,
yeniden direnmek,
yeniden mücadele etmek gerekir.
Ve en çok da
insan olmak gerekir.
Bir de de ahlaki bir çerçevede
birbirinize karşı şiddet
uygulamayı bırakmak gerekirdi belki de.
Çünkü vakit yok;
yaşamak için,
barışmak için…
İnsanı güçlendiren,
en çok kaçtığı şeymiş.
Ve insan her gün bununla yüzleşiyor
ama kaçmak bir döngüye dönüşüyor:
Bir dönme dolap.
Her insanın sınavı aynı.
Kapıyı çaldığında
o sınav kapıyı aç:
Sakın kaçma sınavından!
Korkaklar her gün ölür,
cesurlar bir gün.
Hem sınavdan kaçtığını sanırsın
ama o sınav dönüp dolaşır;
oğlunda, torununda
yahut atalar zincirinde
karşına çıkar.
Hepimiz kardeşiz ve hepimiz öleceğiz;
ama iyilikler kalacak.
Ben sana ne diyeyim şimdi,
Kenan Baran…
Geçmişten geleceğe taşıdığım
günahlarım var.
Geçmişim karanlık,
geleceğim günah.
Önümde bir cennet–cehennem,
yüreğimde…
Çünkü bütün krallar
kaybetmeye mahkûmdur.
Bütün krallıklar
yıkılmaya mahkûmdur.
Ne demişti şair Adnan Yücel:
“Saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter, menekşeler de açılır üstümüzde, leylaklarda güler…”
Evet,
bütün krallıklar yıkılır.
Ama yıkılmayacak tek bir krallık vardır:
insanlık.
İnsanın insana hükmetmediği krallık.
O yüzden iyilik iyidir.
iyilik bulaşıcıdır.
İnsan ol.
İnsan olursan
hiçbir zaman kaybetmezsin.
Çünkü insan kalan
her çağda kazanır.
Çünkü insan olan
hep kazanan olur.
Kral ölebilir,
ama insan ölmez.
İnsan öldüğü yerden
yeniden dirilir.
Başımı omuzuna yaslayıp
hayata yeniden başlamak istiyorum;
insanlığımı unuttuğum yerden,
kırıldığım yerden.
Az sonra kirazlar açacak.
güneş yeniden doğacak.
Ve ben
yeniden, yeniden
dünyaya asılacağım
gülüşlerinden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.