Ömer Serdar Kaplan

Ömer Serdar Kaplan

Sol ve şiddetin meşrulaştırılması

Sol ve şiddetin meşrulaştırılması

Dünyada etkili olan sol entelijansiya ve networkler "solun başvurduğu şiddet ve terörü" normalleştirme işlevini başarıyla sürdürebiliyor. Janjanlı kılıflar, sözler ve ifadelerle solun başvurduğu şiddet ve terörü örtebiliyorlar.

Hak diyor, hukuk diyor, insanlık falan diyor sol... Sonra insanlara ve insanlığa zarar veren terör ve şiddet eylemlerini de bu söylemleriyle normalleştiriyor ve konuşulmaz kılarak görünür olmaktan uzaklaştırıyor. Oysa sağ veya din orjinli (özelikle de İslam orjinli) şiddet yöntemleri takbih edilip kınanırken, karşı çıkılırken sol sahip olduğu bu networkler vasıtasıyla kınanmaktan, takbih edilmekten vareste kılınıyor.

Che'ye solun yaklaşımı bunun en somut örneğidir.

Che sosyalizm ve adına özgürlük dediği bir iddia uğruna insan öldüren, Bolivya'da Küba'da bunu ısrarla yapmaktan kaçınmayan bir katil, bir militan.

Ama gel gör ki sol entelijansiya ve networkler Che'den bir kahraman, bir efsane çıkartabilmiş ve bunu dünyaya da kabul ettirmiştir.

Oysa ısrarla gözden kaçırılan bir husus var;

Ne adına olursa olsun örgüt, şahıs veya Devletlerin insanları öldürmesi normal değildir. Savaş ortamlarında dahi belli ve uyulması gereken kurallar vardır.

Hak mücadelelerinin sivil ve farklı şekillerde sürdürülmesi mümkündür. Ancak sol, adına “devrim” dediği toplum mühendisliği için son yüzyılda şiddete başvurmaktan, terör uygulamaktan asla vaz geçmemiştir.

İşin özü şu noktada belirmektedir. Devrim demek zaten bir şeyleri devirmek-yıkmak, yerine istenilen veya hedeflenen yeni bir şeyi koymak anlamınadır. Bir şeyi devirmek doğası gereği, şiddet içerir ve şiddet uygular. Çünkü, toplumun yıllara belki asırlara sari alışkanlıklarını çok farklı bir toplumsal mühendislik ile değiştirmek; şiddetsiz, baskısız, ölümsüz olmaz.

Sol bu nedenle de daha işin başından itibaren “devrimci şiddet” diye kendince meşru bir argümanla yola çıkmakta ve şiddeti kendi istediği gerçekleşsin diye yaygınlaştırmakta ve şiddeti sivil halka yönlendirmekten de asla kaçınmamaktadır.

İşin başından itibaren şiddeti yaygın ve etkin kullanmakla yola çıkan sol; haklar, özgürlükler, eşitlik v.s. gibi iddialarla şiddetini kılıflar ardına gizleyerek meşrulaştırma ameliyesini başarıyla sürdürmektedir..

Oysa eğer bir toplumda; özgürlük, hak, eşitlik ve adalet isteniyorsa, öncelikli husus, toplum fertlerinin ve giderek kahir ekseriyetinin buna inanmasını ve istemesini sağlamak gerekir.

Toplumu buna inandırmak ve bu şekilde bir değişim gerçekleştirmek yerine, toplumu sindirmek, baskılamak yoluyla şiddeti kullanmak sadece faşizan bir yönteme tekabül eder. Solun bu yöntemi kullanıyor olması “sol”un faşizan içerik ve boyutunun da bir göstergesidir.

İşin özü itibariyle bu tarz şiddet yöntemlerine başvuran, totaliter, baskıcı içerikle yoğrulu olan her düşünce ve ideoloji biçimi, red edilmelidir. Sol, sağ veya dini orjinli olması fark etmez. Çünkü, göreceli olarak insan yararına görünse de süreç ve sonuç itibariyle insanlara zarar vericidir.

Öte yandan baskıcı, totaliter ve faşizan yöntemlerle baskılanmak istenen bir toplumdan, neticesi itibariyle huzurlu, sağlıklı, adil, güvenlikli ve hakka-hakikate uygun bir toplum inşa edilmesi de mümkün değildir.

Baskılanan ve sindirilen bir toplum zorunlu ve isteksiz kabullerle riyakar, ikiyüzlü ve kendinde olmayan duruş-vasıflarla bir tavır geliştirir. Bu durum ila nihaye sürmeyecektir. Sovyetik sistem bunun örneği olduğu gibi nasyonal sosyalist Alman anlayışı da buna misaldir.

Nitekim insanlık tarihi bu halin epeyce miktarda örneklerinin yaşandığının tanığı ve kaydedicisidir. Eğer bir sağlıklı anlayış ve sistem geliştirilmez ise yaşanmaya da devam edecektir.

Bu toplumsal hal; hem sol şiddet egemenliğinden hem de totaliter anlayış ve yapılardan kurtulma noktasında olacaktır. Bu bir süreç, bilgilenme ve tavır geliştirme meselesidir.

Asıl olan; baskısız, şiddetsiz bir toplumsal dokuyu; anlayış-sevgi-merhamet-dürüstlük-adalet-hak-hakikat-güvenirlilik çerçevesinde inşa mücadelesini verebilmektir. Bu sağlanırsa ve bu hal ile toplum şekillenirse; hem huzur, hem refah, hem adalet hem de bir arada aidiyet duygusuyla yaşama sağlanmış olur.

Wesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ömer Serdar Kaplan Arşivi
SON YAZILAR