Ömer Serdar Kaplan

Ömer Serdar Kaplan

Anayasa değişikliğine dair mukayeseli bir değerlendirme

Anayasa değişikliğine dair mukayeseli bir değerlendirme

 

Meclisten geçen ve Referanduma sunulacak olan Anayasa değişikliği Hükümet etmede bir sistem değişikliğini içermektedir. Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanına tanınan yetkilere Başbakanlık Makamında olan yetkiler de ilave edilerek bu yetkiler Hükümet sistemi gereği Başbakanlık Müessesi kaldırılıp yerine Cumhurbaşkanı Başkanlığında oluşacak Hükümet sistemi nedeniyle Cumhurbaşkanına verilmektedir. Yani Yürütmede var olan iki başlı sistem, tek elden Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle sürdürülebilir kılınmaktadır. Halk oyuna sunulan değişiklikte öngörülen sistem; bir Başkanlık sistemi değildir. Sadece seçimle gelen iki ayrı makamın teke indirilmesidir. İçeriğinde yetersizlikler vardır fakat, seçimle gelen iki ayrı makamın farklı düşüncede olanlardan olması halinde, meydana gelecek sıkıntı ve tıkanmaları aşmaya yönelik düzenlemeler içermektedir ki bu doğru bir düzenleme olmasını beraberinde getirmektedir.Geçmişte bu tür tıkanmaların yaşandığı da malumdur. En son 2001 yılında Sezer ile Ecevit Hükümeti arasında yaşanan kriz bunun en somut örneğidir.
Meclisten geçen ve Referanduma sunulacak olan Anayasa değişikliği Hükümet etmede bir sistem değişikliğini içermektedir.
Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanına tanınan yetkilere Başbakanlık Makamında olan yetkiler de ilave edilerek bu yetkiler Hükümet sistemi gereği Başbakanlık Müessesi kaldırılıp yerine Cumhurbaşkanı Başkanlığında oluşacak Hükümet sistemi nedeniyle Cumhurbaşkanına verilmektedir. Yani Yürütmede var olan iki başlı sistem, tek elden Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle sürdürülebilir kılınmaktadır.
Halk oyuna sunulan değişiklikte öngörülen sistem; bir Başkanlık sistemi değildir. Sadece seçimle gelen iki ayrı makamın teke indirilmesidir.
İçeriğinde yetersizlikler vardır fakat, seçimle gelen iki ayrı makamın farklı düşüncede olanlardan olması halinde, meydana gelecek sıkıntı ve tıkanmaları aşmaya yönelik düzenlemeler içermektedir ki bu doğru bir düzenleme olmasını beraberinde getirmektedir.Geçmişte bu tür tıkanmaların yaşandığı da malumdur. En son 2001 yılında Sezer ile Ecevit Hükümeti arasında yaşanan kriz bunun en somut örneğidir.
Aynı zamanda değişiklikle öngörülen sistem ile Yürütme için koalisyon seçeneği ortadan kaldırılmaktadır. Cumhurbaşkanı seçiminden önce partilerin uzlaşması ve bir aday etrafında buluşup birleşmesi elbette mümkündür. Ancak bu koalisyon olarak nitelendirilemez. Hatta aday etrafında uzlaşma ve birleşmelerin toplumda uzlaşı ve birlikte hareket edebilme yeteneğini de arttıracak, geliştirecektir denilebilir.
Üzerinde en çok durulan birkaç hususa da değinmek gerekmektedir.
Yargı, Olağanüstü hal ilanı, Cumhurbaşkanı Kararnameleri, Meclisin yetkisi, Cumhurbaşkanının Meclisi fesih etmesi yetkisi.
Bu konuları mevcut 82 Anayasasında var olan düzenlemeler ile değişiklikte var olan düzenlemeleri metinlerinde yer alan şekilleriyle karşılaştırarak değerlendirmek gerekmektedir.
1-) YARGI MESELESİ   :
82 Anayasasının 9. Maddesinde Yargı bağımsızdır düzenlemesi yer almaktadır. Değişiklik metninde yargı bağımsız ve tarafsızdır düzenlemesi yer almaktadır.
82 Anayasasının ruhuna ve genel düzenlemelerine göre yargının bağımsızlığı; elbette ki düzenlenmiştir. Uygulamada yargı bağımsızlığının hiç de ifade edildiği şekilde gerçekleşmediği görülmüştür. Son örneklerinden birisi 28 Şubat postmodern darbesinde askerden irtica brifingi alan yargının bağımsızlığından söz edilmesi nasıl mümkün olabilir ki?
Öte yandan 82 Anayasasında yer alan bağımsız ibaresi tarafsızlığı içermediği için eksik kalmaktadır. Hakim yargı yetkisini kullanırken elbette bağımsız olmalıdır ve fakat tarafsız da olmak zorundadır. Değişiklik metninin 1. Maddesinde ise yargı “bağımsız ve tarafsız” olarak tanımlanmaktadır. Bu durum 82 Anayasasında ciddi manada var olan eksikliği gidermektedir. Yargının gerçek manada bağımsız olması nasıl ki gerekli ve kaçınılmaz ise aynı zamanda tarafsız olması da gerekli ve kaçınılmazdır. Yargı bütün vatandaşlara karşı bağımsız ve tarafsız olması gerekli olduğu gibi, Devlet erkini kullanan bütün kurumlara ve vatandaşlara karşı uygulamalarında da bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır. Yargı yetkisini kullanan Hakimlerin kendilerini bağımsız ve tarafsız görmeleri ve Kanunların mevzuatın öngördüğü hukuku adil biçimde uygulamaları beraberinde adaletin tesisini de getirir. Aslolan Yargı yetkisini kullanan Hakimlerin gerçek manada kendilerini bağımsız ve tarafsız görmeleridir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
82 Anayasasının 159. Maddesinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 22 üyeden oluşacağı bu üyelerden; 4 üyenin Cumhurbaşkanı tarafından, 3 üyesi Yargıtay Genel Kurulu, 2 Üyesi Danıştay Genel Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından, 7 üyesi adli hakim ve savcıları tarafından 2 üyesi İdari yargı hakimleri tarafından ve 1 üyede Adalet Akademisi Genel kurulu tarafından seçileceği hükmü düzenlenmiştir.
Bu düzenleme üst yargıda yer alan veya kürsü Hakim ve Savcıları arasında çekişmelere, kamplaşmalara, cepheleşmelere, kırgınlıklara neden olduğu tartışmasızdır. Geçmişte ki uygulamalar bunun somut verilerini ve tutumlarını ortaya koymuştur.
Anayasa değişiklik teklifinde; Hakimler ve Savcılar Kurulunun 4 üyesinin Cumhurbaşkanı tarafından, geriye kalan 8 üyesinin TBMM tarafından seçileceği düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek üye sayısı değiştirilmemiş ve fakat seçeceği üyelerin görev alanları değiştirilmiştir. Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek her 4 üyede 1. Sınıfa ayrılmış Hakim ve savcılar arasından seçileceği hüküm altına alınmıştır. Oysa 82 Anayasasında ki düzenlemede Cumhurbaşkanı seçeceği4 üyeden 3 ü Hukukçu öğretim üyelerinden birisini de avukatlar arasından seçeceği düzenlenmiştir.
Bu değişiklik görev yapan hakim ve savcıların hak, disiplin, atama ve benzeri durumlarına dair karar alan Kurulun doğrudan aktif görev yapan hakim ve savcı üyelerinin çoğaltılması anlamına gelmektedir ki olumlu bir düzenleme olduğu tartışmasızdır.
Yargının diğer tarafını oluşturan avukatlar arasından bir üyenin seçilmesi yetkisi ise TBMM Genel Kuruluna verilmiştir.
Bu itibarla değişiklik olumludur, desteklenmesi gerekir. Çünkü, TBMM Yasama yetkisini kullanan tek mercidir. Hakim ve Savcılar dahil Yürütme dahil Devlet adına kullanılan yetkileri ihtiyaç veya aksaklıklar halinde Yasa değişiklikleriyle veya yeni Yasalarla değiştirebilecek güce sahip olan bir merciin Hakim ve Savcılar Kuruluna üye seçmesinden daha doğal bir şey olamaz. Kaldı ki Batı Ülkelerinin bir çoğunda Meclisler bu seçimleri yapmaktadırlar.
82 Anayasasının 156 ve 157. Maddelerinde Askeri Yargıtay ile Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri düzenlenmiştir. Yargıda çift başlılık ve Asker kişilere has, adeta imtiyaz olarak algılanmaya müsait bir yargı düzenlemesi Yargının genel olma ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa değişiklik metninde Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri kaldırılırken, Askeri Mahkemelerin yargı yetkisi disiplin suçlarıyla sınırlandırılmaktadır.
Bu çok olumlu bir değişikliktir. Asker kişiler de bu Ülkenin vatandaşlarıdır dolayısıyla genel yargı yetkisi alanına alınmaları, imtiyaz düşüncesini de ortadan kaldırmaktadır. Danıştay ve Yargıtay üyeleri için 82 Anayasasında yer alan düzenlemeler aynı şekilde bırakılmış bulunmaktadır.
2-) OLAĞANÜSTÜ HAL
82 Anayasasının 119 ve 120. Maddelerinde ki şartların oluşması halinde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu Olağanüstü hal ilan edebilir. Hükmü düzenlenmiştir. 82 Anayasasında yer alan bu düzenleme uyarınca alınan OHAL kararını derhal Meclise sunulacağı, meclis tatilde ise toplanacağı, OHAL e dair kararı kaldırabileceği, süresini değiştirebileceği hükümleri düzenlenmiştir.
Ayrıca 82 Anayasasında Olağanüstü Hal süresi içerisinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarabileceği ve bu KHK’ların Meclis Başkanlığına derhal sunulacağı hükmü düzenlenmiştir.
KHK’ların onaylanmasına ilişkin süre ve usul Meclis İç Tüzüğünce belirlenir düzenlemesi yer almış bulunmaktadır. Anayasa değişikliği metninde 12. Madde ile düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile 120 ve 121. Maddeler yürürlükten kaldırılırken bu maddelerde yer alan düzenlemeler de 119. Madde düzenlemesiyle yer almıştır. Cumhurbaşkanı öngörülen şartların oluşması halinde Olağanüstü Hal ilan edebileceği hükmüne yer verilmiştir. OHAL kararının derhal Meclisin onayına sunulacağı, meclisin süreyi kısaltıp uzatabileceği, veya OHAL kararını kaldırabileceği hüküm altına alınmıştır. Yani 82 Anayasasında yer aldığı gibi OHAL ilanı Meclisi devre dışı bırakmadığı gibi değişiklik metni de devre dışı bırakmamaktadır. Aynı yetkiler söz konusudur. 82 Anayasasında olduğu gibi değişiklik metninde de OHAL süresi içerisinde Cumhurbaşkanının Kanun Hükmünde Kararnameler yayımlayabileceği düzenlenmiştir. Tek fark 82 Anayasasında Bakanlar Kurulunca kullanılacak bu yetki Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanacak Kararname kapsamına alınmasıdır. Bu da değişiklik metninin ruhuna uygundur. Çünkü, değişiklik Cumhurbaşkanına Kararname yayınlama yetkisini düzenlemektedir.
82 Anayasasında KHK’ların görüşülme süreleri ve usulü İçtüzüğe bırakılmış iken değişiklik metni olumlu bir içerik ile Meclis tarafından 3 ay içerisinde görüşülmesini ve karar alınmasını zorunlu kılmaktadır. 3 ay içerisinde karara bağlanmaması halinde KHK’ların yürürlükten kalkacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
Mevcut TBMM İç Tüzüğünün 90. Maddesinde KHK’ların görüşülme usullerini düzenlemiş bulunmaktadır. Ancak süre belirlenmemiş ve netice de ne olacağı da düzenlenmemiştir. Anayasa değişiklik metninde yapılan bu düzenleme çok yerinde ve olumlu bir düzenlemedir. Yayımlanan bir KHK’nın 3 aylık sürede görüşülmemesi halinde yürürlükten kalkacağı hükmü ciddi bir eksikliği gideren ve sonuçlarını da ortaya koyan bir düzenlemedir.
Öte yandan 82 Anayasasının 122. Maddesinde yer alan Sıkıyönetim ilanı düzenlemesi de Değişiklik metniyle kaldırılmaktadır. Sıkıyönetimin hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması açısından çok ciddi uygulamalar içerdiği de malumdur. Sıkıyönetimin bir tedbir olarak ilanı aynı zamanda askerin doğrudan yönetme yetkisine kavuşması anlamını da içermektedir. Sıkıyönetim Komutanlıklarının uygulamalarının 1980 12 Eylül öncesinde 1978 yılında ilan edilen sıkıyönetim uygulamalarını da göz önüne alarak değerlendirilirse hak ve özgürlükler manzumesi itibariyle çok sınırlandırıcı, baskıcı olduğu da kabul edilecektir. Darbe sonrası sıkıyönetim uygulamaları ise dile alınması dahi zor uygulamaların merkezini oluşturmaktadır. Dolayısıyla hak ve özgürlükler açısından Sıkıyönetim uygulamasının Anayasa metninden kaldırılması çok olumlu ve pozitif bir düzenlemeye karşılık geldiği de tartışmasızdır.
3-) CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİ VE CUMHURBAŞKANI KARARNAMELERİ
En çok tartışılan konulardan birisi de Cumhurbaşkanının yetkileri ve Kararnameleridir.
Ancak 82 Anayasasında yer alan Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanında toplandığı açıkça görülmektedir. Bu noktada bir zihinsel kayma yapılmakta işin özünde var olmayan bir algı operasyonuyla seçmenin yanlış yönlendirilmesi ve etkilenmesi cihetine gidilmektedir. Başbakan yetkileri görülmezden gelmekte ve 82 Anayasasında yer alan Cumhurbaşkanı yetkileri göz ardı edilmektedir. Bu iki yetki birlikte ele alındığında aslında değişen bir şey olmadığı ve yeni yetkilerin bulunmadığı açıkça görülmektedir.
82 Anayasasının 104. Maddesi uyarınca Üst düzey Kamu görevlilerinin atamasının cumhurbaşkanında olduğu açıktır. Üçlü Kararname sistemi Devlet Personel Başkanlığı Kanununda yer alan kadrolar için geçerlidir ve zaten uygulanmaktadır ve son onay mercii de Cumhurbaşkanıdır. Bu açıdan yeni bir düzenleme bulunmamaktadır.
82 Anayasasından farklı olarak değişiklik metninde cumhurbaşkanlığı kararnameleri düzenlemesi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Kararnameleri konusunda Meclis yetkisi açıkça belirlenmiştir. Anayasa değişiklik metninin 8. Maddesinde; “Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.” Hükmüne yer verilmiştir.
Sınırlamaları açıkça belirtilen hususlarda Cumhurbaşkanı Kararnamelerinin olmayacağı açıktır. Öte yandan İdarenin daha seri, daha verimli ve sağlıklı işleyişine dair konuların Kararnameler ile düzenlenmesi de gereklidir. Cumhurbaşkanlığının bu konularda Kararnamelerle yapacağı düzenlemelerin Meclis tarafından çıkartılacak bir Kanun ile değiştirilebileceği veya yürürlükten kaldırılarak yerine yeni düzenlemelerin uygulamaya konulabileceği de açıktır.
Hal böyle iken Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinden yola çıkılarak “tek adam”, “diktatörlük” suçlamaları yapmak Anayasa değişiklik metnini görmezden gelmek anlamına gelir ki bu art niyetli, zihinleri bulandırmaya yönelik bir tutum olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasi ve hukuki olarak kabulü mümkün değildir.
4-) MECLİSİN YETKİSİ
Meclisin yetkileri sınırlanmış değildir. Anayasa değişiklik metninde yer alan düzenlemeler incelendiğinde iddiaların doğruya karşılık gelmediği görülmektedir.
Anayasa değişiklik metninin 6. Maddesinde; “Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanır.” Hükmü düzenlenmiş bulunmaktadır.
82 Anayasasından farklı olan husus Hükümet aleyhine gensoru verilmesi müessesinin kaldırılmış olmasıdır. Ancak Kabineye dair Genel Görüşme yetkisi ile bu müessese işler halde bulundurulmuştur. Yani Gensoru müessesesi yerine genel görüşme müessesesi ihdas edilmiştir.
Yazılı soru, Meclis araştırması, Meclis soruşturması, ve Genel görüşme yolu ile Meclis denetimi imkanları 82 Anayasasında olduğu gibi sağlanmıştır. 82 Anayasasından farklı olarak bu denetim mekanizmaları için süreler belirlenmiştir ki bu daha doğru bir hukuki tutuma karşılık gelmektedir. 82 Anayasasında Başbakan ve Bakanlar Kurulu ile ilgili soruşturma açılabildiği malumdur. Değişiklik metniyle bu durum aynen korunmuş ilaveten Cumhurbaşkanının iş ve işlemlerinden dolayı soruşturulmasına da imkan tanınmıştır.
82 Anayasasının 105. Maddesinde sadece vatana ihanet suçlaması nedeniyle soruşturulabilen Cumhurbaşkanına iş ve işlemlerinden veya şahsından kaynaklı ceza soruşturması imkanı da değişiklik metniyle sağlanmıştır ki bu durum hukukilik ve hesap verebilirlik açısından gerekli olan bir durumun değişiklik metniyle ete kemiğe büründürülmesidir. Öte yandan Cumhurbaşkanına yönelik soruşturma için 82 Anayasasında dörtte üç olarak belirlenmiş iken değişiklik metninde bu oran düşürülerek beşte üç olarak belirlenmiş bulunmaktadır. Bu da hukuki açıdan daha pozitif bir değişikliğe karşılık gelmektedir.
Meclisin Cumhurbaşkanını azletmesi yetkisi düzenlenmiştir. 82 Anayasasında olmayan bir yetki Meclise verilmiştir. Öte yandan Meclisin Kanun yapma, Anayasa yapma veya mevcut Anayasayı değiştirme yetkisi aynen devam etmektedir.
5-)  CUMHURBAŞKANININ MECLİSİ FESİH ETMESİ YETKİSİ
82 Anayasasının 104. Maddesinde Cumhurbaşkanının Meclisi feshetme yetkisi zaten bulunmaktadır. Bu durumda Meclis feshedilmiş olur ve seçim yapılır. Ancak Cumhurbaşkanına bir şey olmaz O görevine devam eder.
Anayasa değişiklik metninde  11. Maddesinde ise karşılıklı fesih yetkisi verilmiş bulunmaktadır. Meclis erken seçim Kararı alırsa Cumhurbaşkanı seçimi de yenilenmiş olacaktır. Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verirse yine her iki seçim birlikte yapılacaktır. 82 Anayasasında Meclisi fesheden bir cumhurbaşkanının hiçbir sorumluğu mevcut değil iken değişiklik metniyle meclis seçimlerinin yenilenmesine karar veren bir Cumhurbaşkanı kendi süresini de sona erdirmekte ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesine de karar vermiş olmaktadır. Yani sorumsuz ve bedelsiz bir uygulamadan karşılığı olan, müeyyidesi bulunan bir uygulamaya geçilmiş olmaktadır ki bu çok yerinde bir hukuki düzenlemeolarak karşımıza çıkmaktadır.
SON BİR MUKAYESE :
82 Anayasasına göre dışarıdan bakan atanması istisna, milletvekillerinin bakan olması asıldır. Değişiklik metniyle dışarıdan bakan atanması asıl, milletvekillerinin bakan olması istisna olarak düzenlenirken bakan olan milletvekilinin milletvekilliğinin sona ermesiyle bu istisnai durum dahi ortadan kaldırılmış olmaktadır.
Bu düzenleme yürütme ile yasamanın içiçe geçmesi ve yasamanın yürütmeden ayrı ve bağımsız hareket edememesi halini değiştirmektedir. Yani Yürütme ile Yasama birbirinden tamamen ayrılmakta ve bağımsız kılınmaktadır.
82 Anayasasında Bakanlar Kurulunun Kanun teklif etme yetkisi düzenlenmiştir. Değişiklik metniyle Bakanlar Kurulunun veya cumhurbaşkanının kanun teklif etme yetkisi kaldırılmaktadır.
Meclis Yasama işiyle yetkili kılınıp Yürütme ile ilişkisi en alt düzeye indirilerek daha nitelikli ve daha uzman bir meclis dağılımının oluşması amaçlanmıştır. Milletvekilleri yasama faaliyetlerini icra ederken birbirleriyle uzlaşma marjı yüksek daha sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri de öngörülmektedir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME :
Mukayeseli olarak mevcut Anayasa ve halkoyuna sunulmuş bulunan değişiklik metnine dair hukuki durum yukarıda sunduğumuz şekildedir.
O zaman muhalefet unsurlarının başta CHP’nin dile getirdiği argümanların aslında değişiklik metniyle değil muhalefet etmek için argüman üretmekten ibaret bir sığlığa tekabül eder.
Çünkü, dile getirilen hususların hiçbirisinin değişiklik metninde bir karşılığı bulunmamaktadır. “Meclis devre dışı bırakılmakta, tek adam yönetimi oluşmakta, yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmakta” şeklinde ki söylemlerin iddiaların hukuki manada bir karşılığının bulunmadığı açıktır. Bir rejim değişikliğinden söz edilmektedir muhalefet tarafından. Oysa bu rejim değişikliği değildir. Çünkü, Anayasanın ilk dört maddesi yerli yerinde durmakta olduğu gibi Anayasada var olan ve ilk dört maddeye dayanan düzenlemeler de yerli yerinde durmaktadır. Bu itibarla rejim değişikliği teranesi sadece toplumun belli kesimlerinin sinir uçlarına dokunmak, onları harekete geçirmek amaçlı olarak dile getirilmektedir.
Rejim değişikliği teranesini/öcüsünü kullanan muhalefetin kendisi de bu sözünün doğru olmadığını bilmektedir. Yapılan şeyin hükümet etme biçiminin değiştirilmesi ve istikrarlı bir yönetim modelinin oluşturulmasıdır. Muhalefetin karşı çıkma gerekçelerini şöyle özetlemek de mümkündür.
CHP’nin başını çektiği muhalefet bu değişiklikle iktidar olma ihtimalinin KAF dağının ardında bir durum oluşturacağını görmektedir.
CHP iktidar olmadığı halde muktedir olmasını sağlayan bürokratik oligarşiye neşter vurulması, değiştirilmesi ihtimalini hazmedememektedir.
CHP ile birlikte hareket eden ve bu Ülkenin tarihiyle, ortak değerleriyle çatışma halinde olan, Batının bir tür Türkiye’de ki aksi sedası olan ve çıkarlarına hizmet edenler de kendilerinin muhtel olacağını görmektedirler. Aslında tam başkanlık sisteminin düşünülmesi ve hayata geçirilmesi gerekirdi. Fakat mevcut Meclis zihinsel dağılımıyla bunun gerçekleşme şansı mevcut değildir. Bu nedenle yetersizlik taşıyor olsa da hayata geçirilmesi ve uygulanması gereken bir düzenleme olduğu açıktır. Bu düzenleme belki gelecekte başkanlık sisteminin farklı uzlaşmalarla hayata geçmesinin kapılarını da açacaktır.
Sistem değişikliği bu Ülkede
çok şey değiştirecek midir?
Kimi medyatörlere göre çok şey değişecek, adeta yeniden bir şeyler olacak hamasetleri, sözleri temelsiz olarak ortaya atılmaktadır.
Oysa çok şey değişmeyecektir sevgili medyatörler. Bu tarz yaklaşımlarınızla muhalifleri ürkütürken, taraftar olanlara da olmayacak hayaller sunmaktasınız. Değişecek şey, istikrarlı bir yönetim, inşallah kırılacak bürokratik vesayettir. Bu elbette ki halkımızı ciddi anlamda rahatlatacaktır. Akıllı politikalar oluşturulursa darbe teşebbüsünü zihinlerinde taşıyanların zihinlerinden bu tortunun atılmasının imkanları da oluşturulabilecektir.
Türkiye model bir Ülke olabilecek midir? Model Ülke olmanın kapısını aralayabilecektir bu değişiklikle. Aralanacak bu kapıyla, yeni bir gelecek kapısının ardına kadar açılabilmesi için; yeni bir siyaset, sosyoloji, ekonomik anlayış ve stratejinin üretilmesi ve bunun birbirini tamamlayan bir bütünlük içinde olması, adaletin- ahlakın toplumun içselleştireceği bir ortak duygu ve inanç biçimine dönüşmesinin sağlanması gerekli ve zorunludur..
Bu anlayış sağlanırsa, siyaset kurumu kendini yeniler ve yeni-ciddi bir söylem ve iddiayla toplumu kucaklarsa o zaman gelecekte model Ülke olunmaması için bir sebep de kalmayacaktır.Bu değişiklik metninin Ülkemize, siyasetimize ve insanımıza bu değişimin imkanlarını sunacağı inancındayım.
 * Hukukçu (Avukat) Yazar - Fikir Zemini

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Serdar Kaplan Arşivi
SON YAZILAR