Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

ÇİÇEKLERİN DOĞA VE YAŞAMDAKİ YERİ

ÇİÇEKLERİN DOĞA VE YAŞAMDAKİ YERİ

Bir Varlık ve Güzellik Manifestosu

Doğanın dili sessizdir; ama bu sessizlikte yankılanan anlamlar, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar derindir. Çiçekler ve bitkiler, bu sessizliğin en incelikli anlatıcılarıdır. Konuşmazlar ama anlatırlar; yürüyemezler ama ulaşırlar; çığlık atmazlar ama varoluşun en yoğun çağrısını taşırlar. Onlar, yaşamın özünü taşıyan sessiz varlıklardır. Güzellikleri yalnızca biçimsel değil, varlıklarının bizde uyandırdığı hislerle ölçülür: huzur, sükunet, neşe ve bazen açıklayamadığımız bir hüzün. Çünkü çiçekler bize yalnızca yaşamı değil, aynı zamanda geçiciliği, ömrün kırılganlığını ve güzelliğin zamansızlığını da hatırlatır.

Tıpkı insanın ruhunda gizli olan o sırlı çekim gibi, çiçeklerde de benzer bir sır vardır. Renkleriyle, kokularıyla, biçimleriyle ve kök saldıkları toprakla kurdukları bağla bize bir şeyi fısıldarlar: öz. Bu öz, keşfedilmedikçe yalnızca “süs” olarak kalır. Ama bir kez sezildiğinde, çiçeğin yaşamla olan bütünsel bağı gözler önüne serilir. İnsan da özüyle buluşmadıkça yalnızca bir görüntüdür; ama özüne vardığında, tıpkı çiçek gibi bir varlığa dönüşür.

Çiçeklerin Kozmik Rolü

Çiçekler sadece güzel kokan, estetik görünümler sunan varlıklar değildir; onlar aynı zamanda yaşamın sürdürülebilirliğinin temel taşıdır. Fotosentezle havayı arındıran, toprağı besleyen, su döngüsünü dengeleyen bir sistemin parçasıdırlar. Bu yönüyle yalnızca estetik değil, etik bir varoluşu da temsil ederler. Varlıkları, doğaya karşı sorumluluğumuzun bir sembolüdür. Onların olmadığı yerler yalnızca kuru topraklar değil, ruhsuz alanlardır.

Bitkiler ve çiçekler, yeryüzündeki ilk canlı formlar arasında yer alır. Dünyanın kaotik, karanlık ve yaşanmaz olduğu dönemlerde bile yeşerme cesaretini göstermişlerdir. Yaşamın ilk titreşimlerini taşırlar. Onlar, evrimsel olarak hayata tutunmanın, güzelleştirmenin ve dönüştürmenin simgeleridir. Bugünkü renkli, canlı ve yaşanabilir doğa, onların sabrının ve direncinin armağanıdır.

İnsan ve Çiçek: Aynı Özde Buluşmak

İnsan ile çiçek arasında görünmez bir bağ vardır. Bu bağ, doğaya ait olma duygusunun en kadim izidir. Ne var ki insan, bu bağı unutmuş; çiçeği yalnızca bir süs, bir dekoratif eşya, bir hediye nesnesi haline getirmiştir. Oysa çiçek, bir hatırlatmadır: Sen de doğasın. Sen de özsün. Sen de geçicisin ama güzelsin.

İnsanın çiçeklerle olan bağını yeniden kurması, aslında kendisiyle yeniden karşılaşmasıdır. Doğadan uzaklaşmak yalnızca ağaçsız kalmak değil, köksüzleşmektir. Yeşilin olmadığı bir dünya sadece gri değil, aynı zamanda duygusuzdur. Beton yapılar, ruhumuzu çiçeklerden uzaklaştırdığında, içsel çölleşme de başlar. İnsan, ancak yeşile döndüğünde, yani kendi doğasına yöneldiğinde yeniden hissedebilir, duyabilir ve yaşayabilir hale gelir.

Yaşamın Damarlarında Çiçekler

Yaşam damarlarımızı besleyen şey yalnızca su değil; renktir, kokudur, estetik bir duruştur, varlıkla kurulan bağdır. Çiçekler bu damarların incecik ama güçlü lifleridir. Onlar olmadan yaşam yalnızca sürer, ama derinleşmez. Onlar olmadan nefes alınabilir, ama hissedilmez. Çiçekler, yaşamın şiiridir. Tohumdan başak, tomurcuktan çiçek, karanlıktan ışık doğuran sessiz varlıklar olarak bize şunu fısıldarlar: Güzellik, özüyle var olur. Ve öz, görüldükçe büyür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR