Yahya ÖGER

Yahya ÖGER

FEDAKÂRLIK VE ANLAMSIZ YARGILAR: Köksüzlüğün Savunma Mekanizması

FEDAKÂRLIK VE ANLAMSIZ YARGILAR: Köksüzlüğün Savunma Mekanizması

Yahya ÖGER

Hayatta bir hedefe, ideale veya davaya tutunamamış insanların, büyük mücadeleler verenleri hatta canını feda edenleri kötülemesi, tarihin en trajik çelişkilerindendir. Bu, sıradanlığın sınırlarına sıkışmış bir zihnin, kendi eksikliğini örtbas etmek için başvurduğu bir savunma refleksidir. “Baltaya sap olamamak” deyimi tam da bu “köksüzlük” halini anlatır: Kendi varlığını bir değere dönüştüremeyenler, başkalarının fedakârlıklarını küçümseyerek içlerindeki boşluğu doldurmaya çalışır.

Psikolojik olarak, insanın yetersizliğini kabullenmesi zordur. Özellikle bu yetersizlik, iradesizlikten kaynaklanıyorsa… İşte tam da bu noktada, eleştiri bir üstünlük aracına dönüşür. Bir davaya inanıp bedel ödeyenlerin eylemlerini “aptalca” veya “anlamsız” diye nitelendirmek, aslında eleştirenin kendi konfor alanını meşrulaştırma çabasıdır. “Ben risk almadım, ama bu cesaret değil, gereksizdi,” demek, korkaklığı erdemmiş gibi sunmanın bir yoludur.

Tarih, fedakârlıkla alay edenlerle onu yaşatanların çatışmasıyla doludur. Felsefesi uğruna ölümü göze alan bir bilge, döneminin “köksüz” kalabalığı tarafından “ahlaksızlıkla” suçlanmıştır. Bilgisizlik veya kıskançlık, bu tür eleştirilerin temelini oluşturur.

Bu tutum, toplumsal değerleri aşındırır. Fedakârlık, cesaret ve idealizm gibi kavramların içi boşaltıldığında, geriye sadece bencillik kalır. Tarihte ilerlemeyi sağlayanlar, “hayalperest” diye yaftalananlardır. Onlar olmasa ne bilim ilerler, ne adalet mücadeleleri başarıya ulaşır, ne de insanlık evrensel değerleri keşfeder.

İslam’ın Özü: Niyet ve Hakkaniyet

İslam, insanı maddi başarı veya toplumun ölçüleriyle değil, niyeti ve sabrıyla değerlendirir. Tarihte bazıları, dini veya siyasi otoritelerin katı yorumları nedeniyle haksız eleştirilere maruz kalmış, hatta bedel ödemiştir. Oysa İslam’ın özünde, insanları zahirî durumlarına göre yargılamamabemri vardır: “Zannın çoğundan kaçının. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.” (Hucurât, 49:12)

Kur’an’ın “Ey insan! Seni yaratıp düzene koyan Rabbine karşı ne aldandın?” (İnfitar, 82:6) sorusu, herkese kendi hikâyesini sorgulatır. Kimse, bir diğerinin imtihanını, çilesini veya Allah katındaki değerini bilemez. Bu yüzden İslam ahlakı, acele hüküm vermemeyi, hikmetle dinlemeyi ve yalnızca Allah’ın hükmünü ölçü almayı öğütler.

Tarih İdealistlere Sahip Çıkar.

Anlam arayışındaki insanların eleştirileri, gerçek mücadele insanlarını gölgeleyemez.Tıpkı bir ormanda ağaçların hışırtısını duymak için kök salmak gerektiği gibi, fedakârlığın değerini anlamak da derin bir idrak ister.

Tarihin son sözü her zaman idealistlere aittir. Onların mirası, korkaklığı erdem sananlara değil, “ormanın hışırtısını” dinleyebilenlere emanettir. Unutulmasın: Hayatını anlamlandıramayanların eleştirileri, samimiyetle kök salmış bir çınarı asla deviremez…

"Dün de, bugün de, yarın da; dünyanın her köşesinde, fikri ve düşüncesi ne olursa olsun, zulme, adaletsizliğe, haksızlığa karşı çıkanlara selam olsun."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yahya ÖGER Arşivi
SON YAZILAR