Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

İNCELEYEN SADAKAT: HAKİKATİN SÜPERNOVASI

İNCELEYEN SADAKAT: HAKİKATİN SÜPERNOVASI

Herkesin Eşitlendiği Yer: Hakikat

İnsanlık, bin yıllardır hakikatin peşinden koşar. Kimi onu Tanrı’da arar, kimi bilimde; kimi aşkta, kimi devrimde… Ama her seferinde, önüne bir “öncelik sırası” koyar: Kimin bilgisi daha doğru, kimin inancı daha saf, kimin makamı daha yüce, kimin sözü daha derin?

Oysa bu yanılsama, insanı hakikatten uzaklaştırır. Çünkü hakikat kimseyi ayrıcalıklı görmez. O, herkesin çıplak gözle yüzleşmek zorunda kaldığı bir aynadır. İster peygamber ol, ister filozof; ister bir çocuğun saf bakışları, ister bir teorisyenin karmaşık fikirleriyle yürü… Hakikat, kimseyi kayırmaz. Onun huzurunda herkes eşittir. Ne güçlü bir inanç, ne katmanlı bir teori, ne de kapsamlı bir düşünce sistemi, kimseyi hakikate daha yakın kılmaz. Yüksek bilgi, yüksek makam, yüksek sadakat — hiçbirinin tek başına hükmü yoktur. Çünkü hakikat, tekel kabul etmez. Ve onun karşısında herkes eşit olmak zorundadır. Hakikat, kimseye torpil geçmez. Duygusal yakınlık göstermez. Ona yaklaşmanın tek yolu, kendi bilgine, inancına, aidiyetine bile mesafe alarak; inceleyen bir sadakatle yürümektir.

Sorgulayan Sadakatin Yokluğunda Hiçbir Şey Kurtarmaz

Bugüne dek birçok sistem, birçok ideoloji, birçok inanç, hatta birçok “kurtuluş reçetesi” denendi. Her biri, kendi iç tutarlılığına sadık kalan bir bağlılık geliştirdi. Fakat çoğu zaman eksik olan şey, bağlı olunan şeyin bizzat kendisini de sorgulama farkındalığıydı.

Sorgulayan sadakat yoksa, inanç dogmaya, bilgi ezbere, düşünce tahakküme dönüşür. Hangi makbul düşüncenin içinde olursak olalım, eğer onu kendi içinden sorgulamıyorsak, onu irdelemeye yeltenmiyorsak, yalnızca tekrar eden kuklalara dönüşürüz. Sorgulama inceliği olmadan yapılan hiçbir bağlılık bizi hakikate taşımaz.

İnceleyen Sadakat Neye Benzer?

İnceleyen sadakat, körü körüne bağlılık değil; gözleri ve zihni açık bir yürüyüştür. Ne olduğu gibi sadakatsizliktir, ne de gözü kapalı biattir. Bu, bir fikre, bir inanca, bir yola, bir insana bağlılık duymaktan çok, olanı keskin bir zeka ve dikkatle sürekli gözden geçirme eylemidir. Her “doğru”yu tekrar tekrar açmak, her “iyi”yi yeniden sorgulamak ve her “bütün”ü yeni baştan bütünlemek demektir.

Bu sadakat türü, içten ama edilgen olmayan bir haldir. Güven duyarız ama körü körüne bağlanmayız. Severiz ama sorgulamaktan vazgeçmeyiz. İnceleyen bir sadakattir bu; sevgiyle yürür ama yönünü sorgulamayla bulur. O, içsel sadakatin zeka ve farkındalıkla kurduğu derin bir eş birlikteliğidir.

En Doğru Bilinen Bile Sorgulanmadan Hakikat Olmaz.

Sorgulama veya irdeleme sadece karşıt düşüncelere yapılmaz. En çok “bildiğimizi sandığımız” yerlere, “artık emin olduğumuz” düşüncelere yöneltilmelidir. Çünkü hakikat sadece yeni olanla değil, eskiden gelenin içindeki boşluklarla da ilgilidir. En çok güvenilen sistemlerin içinde, görünmeyen derin kusurlar olabilir.

Sorgulamanın tek ölçütü doğru-yanlış ikiliği değildir. Sorgulama, hakikatin kendini ifade etme zemini bulmasıdır. Bu nedenle en “iyi” bilinen bile sorgulama dışında kalamaz. Hatta hakikate en yakın olan, sorgulamaya en açık olan olmalıdır.

Süpernova Gibi Bir Patlama: Hakikatin Işığı

Hakikat, bir süpernova gibi patlar. Bütün sistemleri yıkar, bütün kutsalları yakar, bütün inançları sarsar. Ama ardından yepyeni bir ışık doğar. Bu ışığı görebilenler, hakikatin çağrısını duyanlardır.

İnceleyen sadakat bu patlamaya hazır olanların sadakatidir. Yani korkmadan, sarsılmaya razı olanların… Sarsılmadan değişim olmaz. Sarsılmadan aşk da olmaz, devrim de. Bu sadakat, konfor değil, dönüşümdür. O yüzden kolay değildir; ama hakikidir.

İnceleyen sadakat, hakikatin süpernovasıdır. Yani bütün kabukları patlatan, bütün dogmaları kıran, kendine bile mesafe almayı bilen ve o mesafeden kendini yeniden kurabilen bir sadakattir bu. Bu tür bir yaklaşımda, hakikat bir ışık gibi değil, bir patlama gibi gelir. Her yeri aydınlatır ama önce seni yakar.

Bu yüzden, inceleyen sadakat bir konfor değil, bir dönüşüm çağrısıdır. Seni senin “olduğunu sandığın” şeyden çıkarır. Sana kendini değil, senin ötesindeki seni gösterir. Gerçek sadakat, hakikatin uğruna kendinden vazgeçebilme halidir.

Şimdi Soru Şu: Var mıyız Buna?

İnceleyen sadakatle yürümeye, en sevdiğimiz fikirleri bile sorgulamaya, en inandığımız düşünceleri yeniden tartmaya, geçmişi yıkmaya değil ama dönüştürmeye hazır mıyız?

Tüm inançlar, tüm kimlikler, tüm aidiyetler, tüm kutsallar, tüm kuramlar, tüm felsefeler… Yani insanın olduğu her yerde, insan bu sadakati, bu sorgulamayı kuşanabilir mi? Akılla değil, ruhla da değil— farkındalık, dikkat ve keskin bir zeka üçlüsüyle birlikte yürüyebilecek bir bilinç inşa edilebilir mi? Eğer bu bilinç yayılırsa, savaş değil barış, yıkım değil bütünlük, korku değil sevgi üretmeye başlarız.

Yaşanması Gereken Arsa: Hakikatin Zemini

Bu sadakatin içinde yaşanacak bir arsa vardı — ya da hâlâ var, ama hatırlanmayı bekliyor. Orada hakikat korunmazdı; açığa çıkarılırdı. Yaşam şeffaflaşır, sevgi, aşk ve bütünlük; sorgulanarak, her seferinde yeniden gözden geçirilerek yaşanırdı.

Çünkü orada sadakat, kör bir bağlılık değil; gören bir sadakatti. Ve gören sadakat, duvar örmezdi — pencere açardı. Ama biz asıl meseleyi kaçırdık. İnsan zihninin çözülmemiş çarpıklıklarıyla kurulan her şey, en baştan kusurludur. Bu yüzden sadakatin bile incelenmesi gerekir. Çünkü zihin körse, sadakat de körleşir; bağlılık teslimiyete, sadakat inkâra dönüşür. İncelemeden yaşanan sadakat, bir sığınaktan hapishaneye evrilir. Sadakatin gözü açık olmalı; çünkü insan henüz kendiyle bütünleşememiştir. Hâlâ içimizde bölünme, kaçış ve yüzleşememe var. Gerçek sadakat, bu bölünmüşlüğü fark etmekle başlar. Pencereyi açmak yetmez —onu neyle, nasıl ördüğümüzü de görmemiz gerekir. Şimdi belki zaman, unuttuğumuz o arsayı hatırlama zamanı. Ama bu kez yalnızca yaşamak için değil; zihnin hangi temeller üzerine ördüğünü de görmek için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR