İNSANI GÖRMEK DÜNYAYI YERİNDEN SÖKER
İnsan Dışında Her Şey Kuruldu
Hiçbir kurum insanı insan etmedi, insan unutuldu. Hiçbir kimlik, aidiyet insanı insan yapamadı, insan kurutuldu. Mekanlar yapıldı, sistemler kuruldu, kanunlar yazıldı, bayraklar dikildi… Ama insan, kendi oluşuna dair bir zemin bulamadı.
Binlerce yıldır her şey için bir kurum var: İnanç için ibadethane, bilgi için üniversite, güvenlik için ordu, adalet için mahkeme, doğa ve toplum için ekoloji, siyaset sanat, felsefe ve üretim için fabrika… Ama insanın kim olduğunu görmek için bir bir inceleme alanı yok. Aslında binlerce yıldır oluşturulan tüm kurumlar insanın kim olduğunu ortaya koysa da, bu derin kaynağa inen pek yok. Olan ise olabildiğince yanlış yerden başlıyor. Ve kurulan hiçbir kurum, insanı insan etmedi, etmiyor.
Kurumlar Neden İnsan Üretemez?
Çünkü kurumlar insanın dışına kurulur. İnsanı yönetmek, yönlendirmek, biçimlendirmek üzere tasarlanır. Oysa insan olmak, yönetilmek değil; fark etmek, kendini duymak, önceki halleri aşmak demektir. İnanç kurumları insanı kul yaptı. Devlet insanı vatandaş yaptı. Piyasa onu müşteri yaptı. Aile birime, okul bilgi deposuna çevirdi. Ama hiçbiri onu insan yapmadı.
Çünkü insan, bu rolleri oynadıkça kendinden uzaklaştı. Kurumlar bir “çevre” inşa ederken insan bir “merkez” olarak bırakıldı. O merkez incelenmedi öyle kaldı. Kimse oraya bakmak istemedi. Çünkü insanı gerçekten görmek, tüm sistemleri yerinden oynatırdı.
“Göz, insana değdi mi; düzen titrer.”
“İnsanı gören, yalanı tutamaz.”
“Bir insanın gerçeği, tüm kurguları çökertir.”
“İnsana bak, sistemin kalbi durur.”
“İnsanın çıplak gerçeği, uygarlığın maskesini düşürür.”
“İnsanı gören, hiçbir düzene sığmaz.”
“Bir insanın içi görüldüğünde, dış dünyanın temeli çatlar.”
İnsanlık Öncesi İnsan
İnsan olmak için önce insanlıktan çıkmış olduğumuzu fark etmeliyiz. Bu dağılma, bu unutuluş, bu merkezden kopuş — işte asıl başlangıç burada gizli. İnsanlık, çoğu zaman kendine rağmen ilerledi. Tarih ilerledikçe insan geride kaldı. Makineleşti, ezberlendi, unutturuldu.
“İnsan insan değildir.” İnsan, ancak kendine dönebildiği oranda insan olur. Ama bu dönüş için ne bir okul, ne bir mabet, ne bir yol haritası verilebilir. Önce bütün ezberleri bozmak gerekir. bütün bilinenleri bir tarafa bırakmak… İnsan, tanrılar adına eğildi ama kendisine hiç doğrulamadı.
Kendine Dönmenin Mimarisizliği
Bir iç boşlukla karşılaştığında, insanlar dua eder, terapi alır, seyahate çıkar. Ama o boşluğu tanıyan bir dil yoktur. O boşluk için yapılmış bir oda yoktur. O boşluğu birlikte taşıyacak bir topluluk yoktur. Çünkü o boşluk sistem dışıdır. Ve sistem dışı olan, hiçbir kuruma ait değildir. İnsan, bu yüzden yalnızdır. Yalnızlığı psikolojik olduğu kadar, yapısaldır. Çünkü hiçbir yapı onu kendine getirmez ve götüremez. O yüzden bütün çağın (özellikle tüm uygarlık Çağları) en büyük yetimliği, insanın kendisidir.
Yeni Bir Alan: İnsanı Kurmak
Bugün artık insanın dışına değil, içine kurulacak alanlara ihtiyacımız var. Kurum değil; tanıklık. Sistem değil; karşılaşma. Eğitim değil; içtenlik. Hiyerarşi değil; açıklık. İnsanlık sonrası değil, insanlık öncesi bir noktadan başlamalıyız. Yani her şeyi unutarak. Bildiğimizi sandığımız her şeyi. Ve kendimize yeniden bakarak. Çünkü hakikat, kurumlara sığmaz. İnsan olmak, planlanamaz. Ama insan, kendine tanıklık eden bir alanda yeniden oluşabilir. Henüz adı konmamış, mimarisi çizilmemiş bir alanda… Ve işte bu alan: İnsanı insan etmeyen her şeyin ötesinde sessiz bir çağrı gibidir.Duyanlara…
Sonuç: Kurulamayan Alan
Hiçbir kurum insanı insan edemedi, çünkü insanlık bir yapının değil, bir uyanışın ürünüdür. İnsan, ancak kendine bakabildiği, kendine sorabildiği ve kendinde durabildiği ölçüde insandır. Ve bu hâl, ne bir otoriteye, ne bir dogmaya, ne de bir başarıya dayanır. İnsan olmak, soyunmaktır — tüm rollerden, tanımlardan, aidiyetlerden. Ve sonra o soyulmuş hâlin sessizliğinde kalabilmektir. Bugüne kadar her şey kuruldu. Ama insan, hep ertelendi. Şimdi o ertelenmiş varlığı çağırmanın zamanı. Adı olmayan, duvarı olmayan, vaadi olmayan bir alan… Belki de insan, ancak orada yeniden kurulabilir. Kurumların çöktüğü, tanıkların sessizleştiği o içten yerde. İlk kez gerçekten insan olarak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.