Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

KAĞIT TANRISI VE İNSANIN ÇÖPTEKİ TAHTI

KAĞIT TANRISI VE İNSANIN ÇÖPTEKİ TAHTI

Hiçbir kuş, nehir kenarında kuru yapraklarla ticaret yapmaz. Hiçbir kurt, karnını doyurmak için domuz resmi basılı bir kâğıdı göstermez. Doğa, kendi döngüsünde her şeyi paylaşarak yürür; fazlalığı saklamaz, açgözlülüğe yer vermez.

Ve sonra sahneye bir canlı çıkar: İnsan. İcat ettiği şey, gerçek olmayan bir ihtiyaçtır: Para.

Başta bir araç olan para, zamanla amaç hâline gelir ve sonunda bir “tanrıya” dönüşür. İnsan bu ‘tanrı’ya taptıkça küçülür. Artık bir evin, ekmeğin, sağlığın, mutluluğun anahtarı insanın kendisi değil; kâğıda yüklenen sahte anlam olur.

Savaşlar artık su için değil, cüzdanlar içindir. İnsanlar ölmüyor, tükeniyor. Bedenleri değil, değerleri çürümüş. Para bir araçken insana hizmet etmeliydi. Ama geldiğimiz yerde insan, o aracın kölesi hâline geldi. Kalpleri çatlatan, toplumları ezen bir silah oldu.

Bugün bir çocuk açsa, nedeni doğa değil; paranın tanrılaştırılmasıdır. Bugün biri üşüyorsa, sebebi kıtlık değil; mülkiyetin kutsanmasıdır. Ve insan kendini değersiz hissediyorsa, bunun sebebi paranın onun önüne geçirilmiş olmasıdır.

İnsanın değeri, bir etikete sığmaz. Bir maaşla indirgenemez, bir kâğıtla ölçülemez. Yaşam, paranın değil, anlamın etrafında dönmeliydi. Ama biz çöplüğe taç taktık ve tahtımıza parayı oturttuk.

Para: Zihnin Kopuşunun ve Yabancılaşmanın Bir Sembolü

Para çoğu zaman alışverişi kolaylaştırmak gibi gerekçelerle tanımlanır. Ancak bu, onun yüzeydeki işlevdir. Gerçekte, çok daha derin bir kopuşun sembolüdür: İnsanın evrendeki yerini unutması.

Evrenin akışkan doğasından kopan zihin, bu akışı kontrol etmek istedi. Bu kopuş, ölçülemez olanı ölçme arzusuyla birleşince para doğdu. Para, insanın evrensel bütünlükten zihinsel ayrılışının bir ürünüdür.

Zihnin Parçalanması ve Hafızanın Bozulması

Zihin evrenden koptuğunda, her şeyi parçalara ayırarak anlamaya çalışır. Bu parçalılığın içinde “değer”, artık ölçülebilir olmalıdır. İlişkiler eşitlik değil, karşılıklılık üzerinden tanımlanır.

İşte para tam da bu noktada doğar: ölçülebilirlik, kontrol saplantısı ve güven eksikliğinden. Artık her alışveriş, bu bölünmüşlüğü yeniden üretir. Her değer biçme, insanı evrensel uyumdan biraz daha uzaklaştırır.

İlişkilerin Dönüşümü: Bağdan Egemenliğe

Zihin kopunca, ilişkiler de doğallığını yitirir. Sezgisel bağ yerini hesaplamaya, eşitlik yerini hiyerarşiye bırakır. Hayat bölünür. İlişkiler güç dengelerine; güç, ekonomik hâkimiyete; insan, paraya bağlı bir sistemin dişlisine dönüşür.

Oysa evren, sahip olmak değil, sadece “olmak” üzerinedir. Para bu akışın içinde bir parazit gibi çalışır: insanın titreşimiyle uyumsuz, bozulmuş bir frekans.

Paranın Kutsallaşması ve Bozulmuş Bellek

Bu bozulmuş frekans yalnız parada değil, onun doğduğu zihinsel yapıda da saklıdır. Gücü maddi sahiplikte arayan zihin, egemenliği kutsar. Para, bu zihnin katılaşmış formudur. Artık bir araç değil, bir inanç sistemidir.

İnsanlar artık paraya değil; onun temsil ettiği güvene, güce, itibara tapmaktadır.

Parasızlık: Arınma Alanı, Onarıcı Boşluk

Parasızlık bir yokluk değil, zihni bütünlüğe çağıran bir frekanstır. Bu çağrı, sistemin çöküşünden değil; insanın içsel uyanışından doğar. Paranın yok oluşu, yalnızca ekonomik yapının değil; onun temsil ettiği iktidar, sahiplik ve değer sisteminin de çözülmesidir.

Bu çözülme, insanın saf varoluş haline dönüşünü mümkün kılar.

Varlıkla Var Olmak: Paranın Ötesi

Parasız bir dünyada insan, değerini nesnelerle değil, varoluşuyla ifade eder. İlişkiler karşılıklı fayda değil, sevgi ve uyum üzerine kurulur. Zihin ayrılığın yükünden arınır; ilişkiler sezgisel, organik hale gelir.

Bu yalnız ekonomik değil, varoluşsal bir dönüşümdür. Çünkü insan para öncesinde vardı. Ve para sonrasında da var olacaktır.

İş ve Yaşamın Bütünlüğü

Günümüzde iş, çoğunlukla zorunlu ve kopuk bir yapıdadır. İnsan kendinden uzaklaşır. Oysa parasız bir düzende iş, yaşamın doğal bir parçasıdır. Üretim, tutkulara ve doğaya uyumla şekillenir. İsraf, aşırı tüketim ve kaynak sömürüsü sona erer.

Sınırsız Konumlanma ve Paylaşım

Zihin bölündükçe sınırlar çoğalır. Oysa parasız bir dünyada insanlar özgürce dolaşır, paylaşır. Kültürel etkileşim artar, dayanışma güçlenir. Mekânlar ve deneyimler ortaklaşa yaşanır; kolektif bilinç gelişir.

İhtiyaç Temelli Üretim: Kalite ve Ekoloji

Günümüz üretimi, bozulmuş zihnin yansımasıdır: aşırı, plansız ve doğaya zararlı. Yeni dünya, üretimi gerçek ihtiyaçlara göre düzenler. Ürünler kaliteli, dayanıklı ve ekolojiye saygılıdır. Bu sadece ekonomik değil, etik bir yaklaşımdır.

İnsanın Özü: Yaşamın Neşesi

Zihin sadeleştikçe insan, yaşamın neşesini ve derinliğini yeniden keşfeder. Amaçlar zorunluluktan değil, içsel akıştan doğar. Bu hâl bireysel huzurun ve kolektif barışın temelidir.

Ütopya Değil, Doğal Yaşam

Bu önerilen yaşam biçimi bir ütopya değildir; insanın kendi doğallığına, kaybettiği uyuma dönüşüdür. Doğa ve insan arasındaki bağ onarılır. Kalıcı dönüşüm mümkün olur.

Parasızlığın Ötesinde: Yeni Bir Dünya Yaşamı

Bu yaşam ve zekasal düzen, ideolojilere ya da otoriteye değil; yaşamın içkin uyumuna dayanır. Zincirler kırılır; özgürlük ve bütünlük birlikte yaşanır. İnsan kendine ve evrene yeniden bağlanır. Yaşam, bilinçli bir uyum ve anlam kaynağına dönüşür.

Sonuç: Birlikte Yaratmak ve Yaşamak

Paranın ve yabancılaşmanın ötesindeki bu dünyada, insanlar gerçek bağlarla bir arada olur. Sınırlar kalkar, doğa korunur. Bu model geçmişi aşan; özgürlük, bütünlük ve sevgiyle örülmüş yeni bir varoluş biçimidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR