KANSERLİYİ YALNIZ BIRAKMAYALIM: BİR UMUT HİKÂYESİ
Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir derler. İşte kanser tam da böyle gelir insanın kapısına… Beklenmedik bir anda, sıradan bir günün ortasında…
Kanser, yalnızca tıp kitaplarında yazan bir hastalık değildir. Bir evin sessizliğinde, bir annenin gözyaşında, bir kardeşin sessiz dualarında yaşar. Özellikle bazı türleri, mesela küçük hücreli akciğer kanseri, öyle hızlı ve acımasız ilerler ki; hayatı birkaç ay içinde bambaşka bir yere taşır.
Belirtiler çoğu zaman hafiftir: Hafif bir öksürük, biraz halsizlik, bazen iştah kaybı… Kimse böylesine büyük bir tehlikeyi bu küçük işaretlerin arkasında aramaz. Ama kanser bilir. Sessizce büyür, yayılır ve bir sabah kendini gösterdiğinde savaş çoktan başlamıştır.
Tedavi süreci zordur. Kemoterapi, radyoterapi gibi ağır tedavilere dayanmak; yalnızca bedenin değil, insanın ruhunun da direncine bağlıdır. Bu yüzden kanserle mücadelede en güçlü ilaç, doktorların yazdığı reçeteler kadar sevgidir, destektir, umuttur.
Bugün hastane koridorlarında yürüyen her hasta, yalnız kendi bedeninin değil; hayallerinin, sevdiklerinin ve hayatın da mücadelesini veriyor. Onlar, sessiz kahramanlarımızdır.
Bu yüzden farkında olalım. Sessiz çığlıkları duyalım. Kanseri yalnızca bir hastalık olarak değil; hep birlikte üstesinden gelinecek bir sınav olarak görelim.
Erken teşhis hayat kurtarır. Destek ise ruhu yaşatır.
Hayatın kıymetini bilmek için geç kalmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.