Mustafa Nesim Sevinç

Mustafa Nesim Sevinç

Profesyonellik Tiyatrosu

Profesyonellik Tiyatrosu

İş yerindeki insan ilişkileri, modern hayatın en büyük ikiyüzlülüklerinden biridir. Ofislerde, birbirinden nefret eden insanlar her sabah gülümsemeyi takınır, çay ikram eder, “Nasılsın?” diye sorar. Sanki aralarında derin bir dostluk varmış gibi davranırlar. Oysa gerçekte, elinden gelse o çayı karşısındakinin kafasından aşağı dökecek insanlar, her gün “kibarlık oyunu” oynar.

mustafa-nesim-sevinc-kose.jpg

Bazen bir fincan kahve bile barış garantisi verir gibi sunulur; ama o kahvenin hesabını ödemezseniz, ertesi sabah savaş ilanı alabilirsiniz. İnsan, para kazanmak için sevmediği insanlara katlanmayı öğrenmiştir. Belki de modern dünyanın en büyük yalanı, “profesyonellik” adı altında gerçek duyguların katledilmesidir. Maskeler, gülücükler ve el sıkışmalar… Küçük birer tiyatro sahnesi gibi her gün yeniden sahnelenir. Bu tiyatronun adı: profesyonellik. Fakat o maske bir kez yüze yapıştığında, altındaki insanın ne kadar ileri gidebileceğini kestirmek imkânsızlaşır. Bugün bir iş arkadaşını terfi için harcayan zihniyetle, geçmişte kitleleri felakete sürükleyen zihniyet arasındaki fark, niyet değil; ellerindeki yetkinin sınırıdır.

Ahlak, insana “şuraya kadar” der. Yalan söyleme, çalma, ihanet etme… Her birinin bir sınırı vardır. Ahlak, toplumun çizdiği çerçevedir.
Ama ahlaksızlık? Onun sınırı yoktur. Bir insan ne kadar alçalabilir? Bunu tahmin etmek bile ürpertir. Tarih, çıkarı uğruna her şeyi meşrulaştıran generalleri, dostunu satmayı marifet sayan politikacıları yazmıştır. Ahlaksızlık, insanın içindeki karanlığın dipsiz kuyusudur. Ahlaklı olmayı seçersen sınırlısın; ama ahlaksızlığı seçersen, sınırsız bir canavara dönüşürsün.

Modern hayat bize bunu sık sık hatırlatır: Ofisteki gülümsemelerin ardında küçük canavarlar gizlidir. İyi niyet toplantı odasında biter, menfaat kantinde başlar. Linkedin’de birbirini alkışlayan insanlar, ertesi gün aynı masada birbirinin ayağını kaydırır. Yüzeyde ışık vardır ama altı zifiri karanlıktır.

Ve sonra gelir, “ama” kelimesi…
Dilimizin en nazik hançeri.

“Çok iyi bir insansın, ama…” ≡ Artık iyi biri değilsin.
“Seni seviyorum, ama…” ≡ Sevmiyorum demenin kibar versiyonu.
“Haklısın, ama…” ≡ Aslında haksızsın.

“Ama”, kelimelerin infazcısıdır. İnsanlar bu kelimeyle gerçek düşüncelerini saklar, yumuşak bir darbe vururlar. Belki de en tehlikeli yalanlar, “ama”larla süslenmiş cümlelerde gizlidir. Küçük bir “ama”, bazen bir kahkaha gibi görünür; ama altındaki gerçek yıkıcıdır.

Modern çağ, artık yalnızca makineleri değil, duyguları da programlıyor. Ofislerdeki “mutluluk eğitimleri”, “pozitif iletişim seminerleri” ve “gülümseme protokolleri”, insana ne kadar plastikleştiğimizi hatırlatıyor. Gerçek insan ilişkileri yerini kurumsal empati yazılımlarına bırakıyor. Bugün birini gerçekten sevdiğin için değil, “ekip ruhuna katkı sağladığı” için takdir ediyorsun.
Bu da modern çağın ironisi: Yapay zekâ gelişirken, insan zekâsı duygusal olarak geriliyor.

Ahlak, bir anlık zaafla çökebilir; yerini uçurumlara bırakır. Bir e-posta zincirinde yanlış bir kelime, bir toplantıda eksik bir tebessüm, yıllarca kurulmuş sahte dostluğu yerle bir edebilir. “Ama” dediğin anda, gerçeği öldürürsün. O, kelimelerin küçük infazcısıdır; hem tatlı hem acı.

Ve insan olmanın en zor yanı, bu ikiyüzlülükleri fark ettikten sonra hâlâ “gerçek” kalabilmektir. Modern dünyanın bu küçük tiyatrosunda, maskeleri çıkarıp kendi ruhuna sadık kalmak en büyük cesarettir. Çünkü gerçek cesaret, gösterişten değil; karanlığın, korkunun ve sahte gülümsemelerin ortasında kendi ışığını bulmaktan geçer.
Bu ışık dışarıdan görünmez — ama insanın içindeki son kaleyi aydınlatır. Ve o ışık, insanlığın kaybolmayan tek hazinesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Nesim Sevinç Arşivi
SON YAZILAR