Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

SESSİZ TANIK: ZİHİNSEL ÖZGÜRLÜK – 5

SESSİZ TANIK: ZİHİNSEL ÖZGÜRLÜK – 5

Başlangıcın Sessiz Derinliği

Zihinsel Özgürlük Nedir? Özgürlük Ne Zaman Başlar?

Çoğu kişi bu soruyu dışsal ölçütlerle yanıtlar: hareket özgürlüğü, fikir özgürlüğü, yaşama şekli, tercih hakkı… Ama asıl soru şudur: Tüm bu “özgürlük” tanımları gerçekten zihinsel özgürlük müdür? Yoksa zihin, zaten önceden şekillendirilmiş bir çerçevede bu seçenekleri “özgürlük” sanmakta mıdır?

Gerçek ‘zihinsel özgürlük’, zihnin içeriğini genişletmek değil; o içeriğin yönettiği yapının kendisini görmektir. Çünkü zihin hangi düşünceye sahipse, sen o düşünceye ait olursun. O hâlde özgürlük, ne düşündüğünle değil, düşüncenin seni yönetip yönetmediğiyle ilgilidir.

Ve işte bu fark, özgürlüğün ne zaman başladığını gösterir: Zihinsel özgürlük, zihinle özdeşliğin bittiği anda başlar.

Özgürlük Zihinle mi Mümkündür, Yoksa Zihinden Kurtularak mı?

Zihin, seçme kabiliyetiyle övünür. Ama özgürlük, yalnızca seçeneklerin olması mıdır?

Bir çocuğa “dondurma mı, çikolata mı?” diye sorulduğunda kendini özgür sanabilir. Ama ona yalnızca bu iki seçenek verilmişse, gerçekten özgür müdür?

Zihin de aynen böyledir. Seçenekler sunar, yollar önerir, ihtimaller üretir. Ama tüm bu yollar, zaten onun içinde çizilmiş haritalardır. Gerçek özgürlük, haritanın dışına adım atmaktır. Yani zihnin çizdiği sınırlardan çıkabilmektir.

Zihinle özgürlük, ancak onun bir araç olduğunu bildiğimizde mümkündür. Ama çoğumuz, aracı sürmek yerine araç tarafından sürülürüz. Oysa zihinden kurtulmak, zihni yok etmek değil; onu merkez olmaktan çıkarmaktır. Bu da özgürlüğün en derin ifadesidir.

Yanılsama Olarak Özgürlük: Seçim Hakkı mı, Bilinç Açlığı mı?

Modern çağ, “tercih edebilme”yi özgürlükle eş tutar. Ne yiyeceğini, ne giyeceğini, kimi seveceğini, nerede yaşayacağını seçebilmek… Bu bir rahatlıktır, belki bir konfordur. Ama özgürlük değildir.

Çünkü bu seçimlerin tamamı, önceden belirlenmiş arzulara göre yapılır. Ve arzular, zihnin en güçlü zinciridir. Bilinç açlığı çektiğimiz için o zincirleri bile bile takarız. Onlarla yürümeyi öğrenir, adına özgürlük deriz.

Gerçek özgürlük ise, seçim yapmadan önce neden seçim yapma ihtiyacı hissettiğini sorgulamakla başlar. O zaman anlaşılır: Özgürlük, daha fazla seçmek değil; seçme ihtiyacının ortadan kalktığı bir hâl olabilir.

Gerçek Özgürlük: Bir Tepki Olmadan Yaşayabilmek

Zihin, sürekli tepki verir: iyi–kötü, doğru–yanlış, güzel–çirkin… Her durumda bir pozisyon alır. Ama bu pozisyonlar özgürlük değil; koşulluluğun izleridir. Çünkü tepki, geçmişin yansımasıdır. Her tepki bir kayıttan doğar. Ve kayıtla hareket eden bir varlık, tekrarlayan bir döngüde yaşar.

Gerçek özgürlük, tepki üretmeyen bir bilinçtir. Tepki değil, farkındalık vardır. O farkındalıkta yargı yoktur. Sadece saf bir görme, olduğu gibi kavrama ve hiçbir yönelme olmadan var olma yetisi vardır.

Biri sana hakaret ettiğinde susmak değil; içinde susma ihtiyacı bile duymadan kalabilmektir özgürlük. Çünkü hakareti alan yer kaybolmuştur artık. Orada sadece boşluk vardır. Ve bu boşluk, her şeyin sığdığı ama hiçbir şeyin hüküm süremediği bir iç uzamdır.

Özgürlük ve Boşluk: Dolu Zihinler Asla Özgür Olamaz

Zihnin doluluğu, geçmişle geleceğin yüküdür. Planlar, anılar, beklentiler, hesaplar… Bunlar zihni doldurur. Dolu bir zihnin hareketi sınırlıdır; çünkü nereye gitse kendi içeriğiyle karşılaşır. Ve kendi içeriğini aşamayan bir zihin, özgürlüğü yalnızca hayal eder.

Boşluk ise sessizdir. Ve boşluk özgürleştiricidir. Çünkü boş olan, şekil alabilir. Akan su gibi… Hiçbir kabın biçimine direnmeden, onun içinde özgürce var olur. Gerçek özgürlük de bir nevi biçimsizliktir: kalıpsızlık, tepkisizlik, koşulsuzluk.

Zihin, dolu olduğu sürece özgür olamaz. Ancak kendini boşaltabildiği, düşüncenin yükünü bırakabildiği noktada özgürlük gelir. Ve o zaman artık özgürlük bir arayış değil, bir hâl olur.

Sonuç: Sessizlikte Başlayan, Sonsuzlukta Süren Özgürlük

Zihinsel özgürlük, yüksek bir dağın zirvesi değil; derin bir vadinin sessizliğidir. O vadiye inenler, tüm gürültüleri geride bırakmış olanlardır. Onlar için özgürlük artık bir hak değil; bir doğallıktır.

Gerçek özgürlük, artık hiçbir şey olmak zorunda kalmamaktır. Ne düşünceye, ne role, ne başarıya, ne tanıma… Zihinsel özgürlük, kendin olma zorunluluğunun bile kalktığı bir varoluş hâlidir. Orada insan artık “ben özgürüm” demez. Çünkü “ben” de özgürlükle birlikte çözülmüştür. Geriye sadece saf bir bilinç, sessiz ve sınırsız bir farkındalık kalır.

İşte bu özgürlük, bir sonuç değildir. Aksine, tüm yolculukların başladığı yer burasıdır. Sadece hatırlanmayı bekleyen en saf özdür. Ve hatırlandığında, tüm arayışlar kendiliğinden biter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR