Zülküf Kışanak

Zülküf Kışanak

Şiir, kendi yoluna gitmesini bilir…

Şiir, kendi yoluna gitmesini bilir…

"Te da rê
tu çû
hema werga
bê xatir xwestin, bê gotinek xweş
û tu çû
ez mam li bakurê bêdengiya vî dilê şikestî, tik û tenê
wekî xeyalek li benda mirina xwe
dilim…"

Şiir, en darda, en zorda olduğun zamanlar yetişir, nefes aldırır, güç olur sana, umudunu büyütür senin, inadına beklemeyi, inadına sabretmeyi salık verir. Bir de hayal kırıklığına uğratır, zamansız kopmuş bir tufan gibi kırıp geçer üzerinden, geride yerle yeksan olmuş bir enkaz gibi bırakır seni. Bazen de öldürmeye yeminli sıkı bir düşman gibi saldırır, sonsuza kadar peşini bırakmanı, ondan vazgeçmeni, dahası kalemini kırmayı öğretir sana. Git ki kendine gel, git ki bir çıkış bul seni bekleyen, seni bekleten bir ömrün sonuna doğru. Her ne yaparsa yapsın, her nasıl kanatlanırsa kanatlansın yüreğine şiir, bilmelisin ki o asla riyakarlık etmesini bilmez, seni aldatmaz, yalan söylemez, neyse odur. Çünkü hiçbir şiirin, kırılmış olan şiirin bile ruhunda hile yoktur, varsa şiir değildir. Hele pusu atmayı, kumpas kurmayı hiç sevmez, bir tanrı gibi tuzaklardan nefret eder, seni öldürmeye, canını almaya gelse bile cepheden vurur seni, dişe diş vuruşacak kadar asildir, erdemlidir. Kürtçe yazdığım, Li bakurê bê dengiya dilê te şiirinden aldığım alıntıda görüldüğü gibi, bazen de seni ölümünü bekleyen bir hayaletmişsin gibi terk eder, çünkü şiir kendi yoluna gitmesini bilir…

*

Kendi yoluna giden şiir özgürdür, ne yapsan da onu hapsedemezsin, kanatlanmıştır bir kere yuvasından, uçup gitmiştir bi kere, yolunu kaybetmiş evrenin herhangi bir köşesinde gözü yolda bekleyenine. Öyle ya yazılmış şiir artık senin olmaktan çıkmıştır, sıkboğaz eden kalemine, illaki sana isyan etmiştir, senden çok, Sussana Tamaro’yu dinlemiştir, onun dediği gibi “yüreğinin götürdüğü yere gitmiştir,” bilmediği, görmediği yeni diyarlara doğru yol almıştır artık, kayıp giden bir yıldız gibi yüreğinden. Şairin dediği gibi, “şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır.” Ne iyi demiş Pablo Neruda, ölüm döşeğinde bile çapulcuya, üniformalı serserilere, canını almaya gelen katil sürüsüne pabuç bırakmamış sonsuz aşkın, bitmeyen umudun, ter kokulu emeğin, illaki muhteşem direnişin büyük şairi, daha çocuk yaşta şiirine yoldaş olduğum şair…

*

Şairin yüreğindeki tutuk deryasından çıkmayı başarmışsa şiir, dahası özgürleşmişse şiir, kendini vereceği, aşkla bağlanacağı yeni bir derya bulana, yelkenlisini çalmış firari bir tayfa gibi yeni bir limana demir atana kadar durmasını bilmeyecektir, bilemez. Bilse, şiir değildir. Yetmiş iki millete baş kaldırmışsa, bin bir aleme meydan okumuşsa, vakitsiz, habersiz, öyle vurup gitmişse şiir, bir de bê xatirxwestin, bê gotinek xweş” diyen mızmız şairini umursamadan, bencil tuzağına düşmeden, esaretine boyun eğmeden çekip gitmişse şiir, şiirdir. Her şairin kopuşu, her şiirin gidişi şiirce olsaydı ne özgür olurdu dünya, ne güzel yaşanırdı bir solukta bitirip giden. Ne dersiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zülküf Kışanak Arşivi
SON YAZILAR