Abdurrahman Yel

Abdurrahman Yel

Yanlışına Sevin

Yanlışına Sevin

Başarıyı belirleyen şey çalışmanın miktarı mı, yoksa niteliği mi? Başarıyı belirleyen şey, öğrencinin nasıl öğrendiğini fark ederek ilerlemesidir. Bunun en etkili yolu ise ders çalışmaktan çok daha fazlasını içeriyor. Bugün artık biliyoruz ki öğrencinin ders çalışıp soru çözdükten sonra öğretmenle kurduğu iletişim, tek başına saatlerce yaptığı tekrarlardan daha yüksek bir öğrenme kazancı yaratabiliyor.

Metabilişsel Körlük, öğrencinin göremediğini öğretmen görür. Çağdaş öğrenme psikolojisi, öğrencilerin kendi öğrenme hatalarını tespit etmede doğal olarak zayıf olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum literatürde “metabilişsel körlük” olarak geçiyor. Öğrenci çoğu zaman soruyu yanlış çözdüğünü fark etmez, kavram yanılgısını göremez ya da neyi bilmediğini bile bilemez. Bu doğrudan insan beyninin çalışma biçimiyle ilgilidir. Nörobilim çalışmalarına göre, beyin hatayı fark etmeyi ve analiz etmeyi tek başına yapmakta sınırlıdır; özellikle yeni öğrenilen bilgilerde hata farkındalığı oldukça düşüktür. Dolayısıyla öğrenci ne kadar soru çözse de takıldığı soruyu öğretmene göstermediği sürece eksik öğrenme sessizce birikir.

Araştırmalar Ne Diyor? Dünya genelinde yapılan çok sayıda çalışma, öğrenci-öğretmen etkileşiminin sınav başarısına doğrudan etki ettiğini gösteriyor:

  • Hata analizi çalışmaları, öğretmen rehberliğinde yapılan geri bildirimlerin öğrenme kazanımlarını %30–50 oranında artırdığını ortaya koyuyor.
  • Öğrencilerin yanlış çözdükleri soruları analiz etmeden yeni soruya geçmeleri durumunda, yanlış öğrenmenin %60’a varan oranda pekiştiği tespit edildi.
  • Öğretmenle etkileşim kuran öğrencilerin, aynı çalışma saatini harcayan ama sorularını paylaşmayan akranlarına göre 2 ila 3 kat daha hızlı ilerledikleri raporlanıyor.

Bu veriler bize şunu söylüyor: Öğrencinin zihninde oluşan “Ben bunu yapamadım ama neden?” sorusunun cevabı, çoğu zaman öğretmenin bakış açısında saklıdır. Soru göstermek, sadece bir eksik tamamlama değil; öğrenmeyi kişiselleştirme sürecidir. Öğrenci bir soruyu çözemediğinde öğretmene danıştığında, aslında yalnızca o tek sorunun cevabını almıyor. Öğretmen soruyu analiz ederken şunları da değerlendiriyor: Öğrenci hangi kavramı yanlış anlamış? Nerede dikkat kaybı yaşamış? Hangi düşünme adımını atlamış? Çözümü zorlaştıran psikolojik bariyer ne?

Bu analiz, öğrencinin kendi başına fark etmesi çok zor olan bir bilişsel harita çıkarıyor. Böylece öğretmen o soruyu bir “hata” olarak değil öğrencinin öğrenme yolculuğunda bir işaret fişeği olarak görüyor. Bu sayede çalışma stratejisi kişiselleşiyor, hedef tam isabet hâline geliyor.

Bugünün sınav sistemi, bilgi yığını arasından doğru şıkları çekip çıkarabilen, kavramlar arası ilişki kurabilen öğrenciyi ödüllendiriyor. Bu da yalnızca tekrar sayısını artırarak değil doğru hataları doğru zamanda fark ederek mümkün oluyor. Dolayısıyla öğrenci takıldığı soruları öğretmene göstermediğinde aslında şunu yapıyor: Eksiklerini bilmeden ilerliyor, yanlışlarını fark etmeden yeni bilgi ekliyor ve yanlış temelin üzerine yeni katlar çıkıyor. Bilimsel olarak bu durum, uzun vadede ciddi bir performans kaybına yol açıyor.

Sınav hazırlığı sırasında bir öğrenci, on soruluk bir testte iki yanlış yaptığında çoğu zaman gereksiz bir üzüntüye kapılıyor. Oysa bu durum, sanıldığının aksine bir başarısızlık değil öğrenme fırsatıdır. Eğer öğrenci o iki soruyu öğretmenine göstermeye çekiniyorsa aslında ciddi bir ketlenme yaşamaktadır. Hâlbuki testin amacı zaten bu yanlışları bulmaktır. Öğrencinin öğretmenine koşup “Hocam, çözemediğim iki soru buldum!” diyerek sevinçle paylaşması gereken şey tam da budur. Çünkü onu ilerletecek olan, eksiklerini tespit edip en kısa sürede tamamlamasıdır. Bu nedenle yanlışlar üzülecek değil aksine öğrenmeyi hızlandırdığı için sevinilecek durumlardır.

Konu tekrarları yapıp soru çözmek çabayken soruları öğretmenlerle paylaşmak bir stratejidir. Bunu öğrencilere her fırsatta hatırlatmak gerekiyor. Öğrenmenin tamamlayıcı unsuru geri bildirimdir. Bir soruda yaşanan takılma anı, çoğu zaman zihinsel bir eşiği atlamak için en değerli fırsattır. Bu fırsatı değerlendirmek, öğretmenin rehberliğiyle çok daha kolay mümkün oluyor.

Kısacası, başarı sadece çalışmakla değil doğru çalışmakla gelir. Doğru çalışmak ise hatayı çekinmeden ortaya koymak, soruyu öğretmenle birlikte analiz etmek ve öğrenmeyi bilimsel temele oturtmakla mümkündür.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Yel Arşivi
SON YAZILAR