ÖZGÜR EŞ YAŞAM -7-
Doğayla Kurulan İlişkinin Dönüşümü: Doğal Toplumdan Uygarlığa, Uygarlıktan Özgür Eş Yaşama
Doğa, insanın ilk aynasıdır. Ne bir düşman ne de fethedilmesi gereken bir dışsallıktır. Doğa; insanın varoluşunu, sınırlarını, döngüselliğini ve en temelde birlik ve bütünlük halini gösteren ilk yerdir. Bu nedenle doğal toplum, insanın doğayla çatışma hâlinde değil, denge ve uyum içinde yaşadığı bir dönemi ifade eder. Kadın ve erkeğin insan olarak, bu topraklarda bütünlüklü olması tesadüf değildir; çünkü yaşam, kapsayıcılık, yaratıcılık, zorluklarla baş etme, besleyicilik ve bütünleyicilik gibi yaşamın asli özellikleri, insanda toplanmıştır.
Doğal Toplum: Bölünmemiş Varlığın Dönemi
Doğal toplum, parçalanmamış bir yaşam anlayışının adıdır. Kadın-erkek ayrımı, sınıf farkı, iktidar ilişkisi gibi kavramlar burada yoktur. Çünkü burada hayat bir akış, bir birlik ve bütünlük hali olarak yaşanır. Kadın ve erkek arasında üstünlük ilişkisi değil, varoluşsal bir ortaklık vardır. Ne biri diğerinin efendisi ne de tamamlayıcısıdır. Her biri kendi bütünlüğünde bir araya gelir.
Bu dönemde bilgi, bir anlama biçimi değil, bir yaşama halidir. Doğayla kurulan ilişki gibi insan ilişkileri de doğrudan, sade ve içkindir. Zihin henüz bozulmamıştır; sessiz, tanık ve dingindir.
Uygarlıkla Başlayan Kopuş
Avcılık ve bunun kurumsallaşmış hali olan uygarlık süreciyle birlikte insanın kendisiyle, doğayla ve çevreyle kurduğu ilişki bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmanın merkezinde zihinsel sapma vardır. Zihin artık olanı olduğu gibi görmek yerine bölmeye, tanımlamaya, kategorize etmeye başlar. Bu durum kendinden, doğadan ve diğerinden kopmayı doğurur.
Uygarlıkla birlikte ortaya çıkan kavramlar –iktidar, sınıf, mülkiyet, cinsiyetçilik, bilgi hiyerarşisi– insanın doğal hakikatini örten katmanlar haline gelir. Erkek ve kadın artık doğal değil, toplumsal rollere bürünür. İlişkiler sevgi ya da eşlik temelli değil, sahiplik, aidiyet ve kontrol merkezlidir.
Kadın da doğa gibi anlamı daraltılmış ve görünmez kılınmıştır. Erkek ise doğa ve kadın karşısında bir sahip konumuna gelmiş, bu da onu kendi doğasından uzaklaştırmıştır. Yani hem kadın hem de erkek şahsında insan, doğallığını kaybetmiştir.
Özgür Eş Yaşam: Doğanın Yeniden Fark Edilip İçselleştirilmesi
Özgür eş yaşam, yalnızca bir insan ilişkisi biçimi değildir. Aynı zamanda doğayla ve kendimizle kurduğumuz ilişkinin de yeniden kurulmasıdır. Bu yaşam biçimi, insanın kendi doğasına dönmesini, zihinin gürültüsünden arınarak tekrar sessizliği, sadeliği ve sahiciliği içselleştirmesini gerektirir.
Kadın ve erkek, ancak bu arınma süreciyle tekrar özlerine dönebilir. Bu özdeşlikte, yeniden buluşmak mümkündür. O zaman eş yaşam; yalnızca bir birliktelik değil, doğanın yeniden vücut bulmuş hali olur.
Yaşamın Doğallaşması, İlişkinin Arınmasıdır
Doğal toplumun ruhu, ancak bugünkü insanın içsel dönüşümüyle tekrar görünür olabilir. Bu dönüşüm; inançlarla, ideolojilerle, kimliklerle değil, hakikatin çıplaklığıyla mümkündür. O çıplaklık, insanın kendisiyle yüzleşmesi, doğayla yeniden hizalanması ve içsel barışa erişmesiyle doğar.
Özgür eş yaşamın zemini işte bu içsel barıştır. Çünkü bu barış olmadan, hiçbir ilişki barış içinde kurulamaz. Kadın ve erkek önce kendileriyle ve doğayla barışmadan, birbirleriyle de barışamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.